| I like getting up early. | Erken kalkmayı seviyorum. |
| He also prefers going to bed late. | O da geç yatmayı tercih ediyor. |
| to request | rica etmek |
| I kindly ask you to put the phone on silent mode during the meeting. | Toplantı sırasında telefonu sessiz moda almanı rica ediyorum. |
| I kindly ask you to call this evening. | Senden bu akşam aramanı rica ediyorum. |
| I was very happy about her coming. | Onun gelmesine çok sevindim. |
| We need to postpone the meeting. | Toplantıyı ertelememiz gerekiyor. |
| to stop | bırakmak |
| We didn’t stop walking; on the contrary, we are walking more. | Yürümeyi bırakmadık; tam tersine daha çok yürüyoruz. |
| to ache | ağrımak |
| My head hurts. | Başım ağrıyor. |
| I forgot to drink coffee; I have a headache. | Kahve içmeyi unutmuşum; başım ağrıyor. |
| It was good that you wrote to us; we clarified the plan. | Bize yazman iyi oldu; planı netleştirdik. |
| the lawyer | avukat |
| The lawyer wants to move the appointment to tomorrow. | Avukat randevuyu yarına almak istiyor. |
| your | -n |
| The lawyer especially asked you to sign the document. | Avukat, belgeyi imzalamanı özellikle istedi. |
| cheap | ucuz |
| This book is cheap; let’s buy two. | Bu kitap ucuz; iki tane alalım. |
| When the ticket was cheap, we were all glad. | Bilet ucuz olunca hepimiz sevindik. |
| free | bedava |
| Entrance to the museum is free today. | Müzede giriş bugün bedava. |
| The children really want to join the free workshop. | Çocuklar bedava atölyeye katılmayı çok istiyor. |
| the box | koli |
| A small box arrived at the warehouse. | Depoya küçük bir koli geldi. |
| Can you take the pens out of the box and put them on the table? | Kalemleri koliden çıkarıp masaya koyar mısın? |
| on leave | izinli |
| My friend is on leave today. | Arkadaşım bugün izinli. |
| I’m staying at home today because I’m on leave. | Bugün izinli olduğum için evde kalıyorum. |
| to get a promotion | terfi almak |
| Ali got a promotion for the new project. | Yeni proje için Ali terfi aldı. |
| the promotion | terfi |
| I want a promotion. | Ben terfi istiyorum. |
| to surprise | sürpriz yapmak |
| I want to surprise my sibling. | Ben kardeşime sürpriz yapmak istiyorum. |
| When he got the promotion, the team surprised him. | Terfi alınca ekip ona sürpriz yaptı. |
| to yawn | esnemek |
| I always yawn when I am tired. | Yorgun olunca hep esniyorum. |
| I yawned suddenly; we shouldn’t postpone sleeping. | Aniden esnedim; uyumayı ertelememek lazım. |
| the stretch | esneme |
| Doing a short stretch before exercising feels good. | Spor yapmadan önce kısa bir esneme yapmak iyi geliyor. |
| You need to press the button for the water heater to work. | Şofbenin çalışması için düğmeye basmanız gerekiyor. |
| to slide the latch | sürgü çekmek |
| Don't forget to slide the latch before sleeping. | Uyumadan önce sürgü çekmeyi unutma. |
| Please don’t forget to slide the door latch. | Kapının sürgüsünü çekmeyi unutmayın, lütfen. |
| until | -ene kadar |
| I am reading a book until the bus arrives. | Otobüs gelene kadar ben kitap okuyorum. |
| I’ll keep making coffee until you arrive. | Siz gelene kadar kahve yapmayı sürdürürüm. |
| straight | doğruca |
| He went straight down to the shore; I, however, returned to the park. | O sahile doğruca indi; ben ise parka döndüm. |
| at/in | -de |
| lovely | mis gibi |
| We all love walking on the shore; the air is lovely. | Sahilde yürümeyi hepimiz seviyoruz; hava da mis gibi. |
| I’ll go straight home after the meeting. | Toplantıdan sonra doğruca eve gideceğim. |
| hard | çok |
| He is working hard to get a promotion. | O terfi almak için çok çalışıyor. |
