Question	Answer
the mechanic	tamirci
latest	son
the tire	lastik
The tire is old.	Lastik eski.
the wheel	tekerlek
The bicycle’s wheel must be repaired.	Bisikletin tekerleği tamir edilmeli.
to mount	monte etmek
I am mounting the television on the wall.	Ben televizyonu duvara monte ediyorum.
The mechanic quickly mounted the latest model tire onto the car’s wheel.	Tamirci son model lastiği arabanın tekerleğine hızlıca monte etti.
the brake	fren
The brake is not working.	Fren çalışmıyor.
the steering	direksiyon
the bodywork	kaporta
The mechanic is repairing the bodywork.	Tamirci kaportayı tamir ediyor.
the scratch	çizik
There is a scratch on the glass.	Camda çizik var.
to form	oluşmak
When the rain stops, fog forms.	Yağmur durunca sis oluşuyor.
When the vehicle’s brake system fails, steering control becomes difficult and scratches can appear on the bodywork.	Aracın fren sistemi bozulduğunda direksiyon kontrolü zorlaşır ve kaportada çizikler oluşabilir.
the feast	ziyafet
The feast is being organized at home.	Ziyafet evde düzenleniyor.
to invite	davet etmek
I am inviting my friends to a picnic.	Ben arkadaşlarımı pikniğe davet ediyorum.
to adorn	donatmak
We invited friends to the feast and adorned the table with fresh fruits.	Ziyafet için dostları davet ettik ve masayı taze meyvelerle donattık.
the operator	operatör
The operator is receiving the radio signal.	Operatör radyo sinyalini alıyor.
the trade show	fuar
the sign	levha
The sign directs students to the library.	Levha öğrencileri kütüphaneye yönlendiriyor.
smart	akıllı
The dog is smart.	Köpek akıllı.
The operator was running tests on the smart device while replacing the sign at the trade show booth.	Operatör, fuar standındaki levhayı değiştirken akıllı cihaz üzerinde testler yapıyordu.
Even on a gloomy day, the canyon view looks magnificent, and the silhouette of the mining shaft is impressively striking.	Kasvetli havada kanyon manzarası bile görkemli görünüyor, maden ocağının silueti dahi etkileyici.
the worker	işçi
The worker is working in the factory.	İşçi fabrikada çalışıyor.
clothing	kıyafet
the mold	kalıp
The mold is full of concrete.	Kalıp betonla dolu.
the ramp	rampa
Construction site workers donned safety gear and carried the concrete molds along the ramp.	Şantiyede çalışan işçiler güvenlik kıyafetleri giydiler ve beton kalıplarını rampa boyunca taşıdılar.
to brew	demlemek
I am brewing tea for the guests.	Ben misafirler için çay demliyorum.
If the tea runs out, we should brew fresh tea in the kitchen.	Eğer çay biterse, mutfakta taze çay demlemeliyiz.
If the rocks are slippery, we must walk carefully on the canyon trail.	Eğer kayalıklar kaygan olursa, kanyon patikasında dikkatli yürümeliyiz.
the asphalt	asfalt
the crack	çatlak
the lane	şerit
There are two lanes on the road.	Yolda iki şerit var.
to get mixed up	karışmak
If the crack in the asphalt is not repaired, the lanes could become mixed up.	Eğer asfalttaki çatlak tamir edilmezse, şeritler karışabilir.
damaged	hasarlı
The damaged phone doesn’t work.	Hasarlı telefon çalışmıyor.
the body panel	kaporta
to repair	onarmak
I am repairing the house door.	Ben evin kapısını onarıyorum.
The second mechanic repaired the damaged body panel in a short time.	İkinci tamirci, hasarlı kaportayı kısa sürede onardı.
The delicious dishes at the feast offered guests unforgettable flavors.	Ziyafetteki enfes yemekler, davetlilere unutulmaz tatlar sundu.
the signboard	levha
The signboards in the park are very helpful for explaining the route to visitors.	Parktaki levhalar, ziyaretçilere rotayı anlatmakta oldukça faydalı.
Your teacher will announce the exam results tomorrow.	Öğretmeniniz sınav sonuçlarını yarın açıklayacaktır.
to arrange	düzenlemek
Please arrange your tables.	Lütfen masalarınızı düzenleyiniz.
The new concrete mixture is more durable and lighter compared to the old model.	Yeni beton karışımı, eski modele göre daha dayanıklı ve daha hafif.
the slope	eğim
than	-tan
The ramp’s slope looks steeper and more dangerous than the asphalt.	Rampa eğimi, asfalttan daha dik ve tehlikeli görünüyor.
the mine	maden
The mine is deep.	Maden derin.
compared to	göre
isolated	izole
The mining area is more isolated and quieter compared to the town.	Maden alanı kasabaya göre daha izole ve sessiz.
In the next phases of the project, approval of medical devices becomes mandatory.	Projenin sonraki aşamalarında tıbbi cihazların onayı zorunlu hale geliyor.
to serve	ikram etmek
I am serving tea to the guests.	Ben misafirlere çay ikram ediyorum.
Don’t forget to serve coffee and tea to our guests.	Konuklarımıza kahve ve çay ikram etmeyi unutmayınız.
After the meeting, everyone discussed the systematic errors in the project report.	Toplantı sonrası herkes, proje raporundaki sistematik hataları tartıştı.
The signboards at Yeşilay Square guide visitors to explore the historical sites.	Yeşilay Meydanı’ndaki levhalar, ziyaretçileri tarihi yerleri keşfetmeye yönlendiriyor.
mystical	mistik
The garden looks mystical.	Bahçe mistik görünüyor.
The city’s magnificent skyline takes on a mystical air with the morning mist.	Şehrin görkemli silueti sabah sisle mistik bir havaya bürünüyor.
the landslide	heyelan
A landslide is dangerous.	Heyelan tehlikeli.
the threat	tehdit
Factory smoke poses a threat to the environment.	Fabrika dumanı çevre için tehdit oluşturuyor.
immediately	acilen
to be evacuated	tahliye edilmek
Areas under the threat of landslides must be evacuated immediately.	Heyelan tehdidi altında kalan bölgeler acilen tahliye edilmeli.
reinforced concrete	betonarme
the column	kolon
The column is sturdy.	Kolon sağlam.
Reinforced concrete columns increase the building’s durability.	Betonarme kolonlar binanın dayanıklılığını artırıyor.
to be repaired	onarılmak
This bridge must be repaired.	Bu köprü onarılmalı.
The crack must be repaired.	Çatlak onarılmalı.
the staircase	merdiven
The staircase is long and fun.	Merdiven uzun ve eğlenceli.
The slope of the staircase is very steep.	Merdivenin eğimi çok dik.
to flood	taşmak
The village was evacuated because the river flooded.	Köy tahliye edildi, çünkü nehir taştı.
to take damage	hasar almak
The bridge was damaged in the earthquake.	Köprü depremde hasar aldı.
The reinforced concrete wall did not get damaged during the earthquake.	Betonarme duvar deprem sırasında hasar almadı.

Practice this lesson