Question	Answer
the bedroom	yatak odası
the blanket	battaniye
There is a blanket in the bedroom.	Yatak odasında bir battaniye var.
the scent	koku
The clean scent of my bedsheet makes waking up easier in the mornings.	Nevresimin temiz kokusu sabahları uyanmayı kolaylaştırıyor.
the sofa	kanepe
The sofa became the most comfortable spot in the room.	Kanepe odanın en konforlu yeri oldu.
the coffee table	sehpa
The sofa and coffee table in the living room make reading books enjoyable.	Oturma odasındaki kanepe ve sehpa kitap okumayı keyifli kılıyor.
the flute	flüt
the stillness	sessizlik
to break	bölmek
The sound of the flute broke the stillness of the night.	Flüt sesi gecenin sessizliğini böldü.
the air conditioner	klima
Sleeping while the air conditioner is on is very refreshing.	Klima açıkken uyumak çok serinletici.
to heat up	ısınmak
the fan	vantilatör
to turn on	çalıştırmak
to refresh	ferahlatmak
As the weather heats up, turning on the fan refreshes the room.	Havalar ısındıkça vantilatörü çalıştırmak ferahlatır.
the iron	ütü
The iron is heating up.	Ütü ısınıyor.
to set	yerleştirmek
peacefully	huzurla
I spend my long evenings peacefully reading poetry.	Ben uzun akşamlarımı şiir okuyarak huzurla geçiriyorum.
to iron	ütülemek
I ironed my shirt in the morning.	Ben sabah gömleğimi ütüledim.
I set the iron on the table and peacefully ironed my shirts.	Ütüyü masaya yerleştirdim ve huzurla gömleklerimi ütüledim.
huge	kocaman
There is a huge tree in the garden.	Bahçede kocaman bir ağaç var.
the refrigerator	buzdolabı
I put fresh fruit and vegetables into the huge refrigerator.	Kocaman buzdolabına taze meyve ve sebze koydum.
the soap	sabun
to rinse	durulamak
I washed my hands with soap and rinsed them.	Elimi sabunla yıkayıp duruladım.
the dishcloth	bulaşık bezi
A dishcloth easily cleans dirty plates.	Bulaşık bezi kirli tabakları kolayca temizler.
the hygiene	hijyen
Hygiene is important.	Hijyen önemli.
crucial	mühim
It’s crucial to change the dishcloth regularly for hygiene.	Bulaşık bezini düzenli olarak değiştirmek hijyen için mühim.
the sink	lavabo
thoroughly	iyice
I am thoroughly cleaning the windows.	Ben pencereleri iyice temizliyorum.
I cleaned the sink with soap and rinsed it thoroughly with water.	Lavaboyu sabunla temizleyip suyla iyice duruladım.
the toilet	tuvalet
The toilet is small but clean.	Tuvalet küçük ama temiz.
accusative	-yI
You should close the door before going to the toilet.	Tuvalete gitmeden önce kapıyı kapatmalısın.
the shampoo	şampuan
I am using shampoo.	Ben şampuan kullanıyorum.
without	-sız
A morning without tea is difficult.	Çaysız sabah zor.
the hair	saç
The hair is very long.	Saç çok uzun.
the fluff	tiftik
My hair feels like fluff without shampoo.	Şampuansız saçlarım tiftik gibi oluyor.
the microphone	mikrofon
without	-suz
to tire	yormak
Reading a book for a long time tires me.	Uzun süre kitap okumak beni yoruyor.
can	-ebil
Giving a presentation without a microphone can tire the audience.	Mikrofonosuz bir sunum yapmak dinleyicileri yorabilir.
the speaker	hoparlör
without	‑süz
to be imagined	hayal edilmek
The future is imagined with hope.	Gelecek umutla hayal edilir.
An event without speakers is unimaginable.	Hoparlörsüz bir etkinlik hayal bile edilemez.
the wardrobe	gardırop
to place	koymak
Let’s open the wardrobe doors and place the coats on the coffee table.	Gardırop kapılarını açalım ve montları sehpanın üzerine koyalım.
Let’s organize the bedroom together.	Yatak odasını beraber düzenleyelim.
the cushion	minder
I am reading a book on the cushion.	Ben minderde kitap okuyorum.
to take off	çıkarmak
I am taking off my shoes.	Ben ayakkabılarımı çıkarıyorum.
and	-ıp
Let’s take off the sofa cushions and clean them.	Kanepe minderlerini çıkarıp temizleyelim.
to test	denemek
Let’s test the speakers after checking the microphone.	Mikrofonu kontrol ettikten sonra hoparlörleri deneyelim.
the power	elektrik
If the power goes out, the fan and air conditioner won’t work, so leaving the window open might be wiser.	Eğer elektrik kesilirse vantilatör ve klima çalışmaz, bu yüzden pencereyi açık bırakmak daha akıllıca olabilir.
un-ironed	ütüsüz
Going to the meeting with an un-ironed shirt is difficult.	Ütüsüz gömlekle toplantıya gitmek zor.
to plug in	takmak
If you don’t want to attend the meeting with an un-ironed shirt, don’t forget to prepare the iron in advance and plug it in.	Ütüsüz gömlekle toplantıya katılmak istemiyorsanız, ütüyü önceden hazırlayıp fişe takmayı unutmayınız.
the trash can	çöp kutusu
The trash can is full.	çöp kutusu dolu.
the bag	poşet
The bag is flying in the wind.	Poşet rüzgarda uçuyor.
to put	yerleştirmek
the cooperation	işbirliği
Everyone’s cooperation is needed to put a new bag in the trash can.	Çöp kutusuna yeni poşet yerleştirmemiz için herkesin işbirliği gerekir.
Let’s check the microphone and adjust the speakers’ volume before going on stage.	Sahneye çıkmadan önce mikrofonu kontrol edelim ve hoparlörlerin ses seviyesini ayarlayalım.
should	-meli
Students should arrive at class on time.	Öğrenciler derse zamanında gelmeli.
We should clean the sink and the coffee table together after the meal.	Yemekten sonra lavaboyu ve sehpayı birlikte temizlemeliyiz.
the quilt	yorgan
the storage	saklama
the space	yer
While organizing your wardrobes, you can save space by placing the quilt, blanket, and bedsheets into storage boxes.	Gardıroplarınızı düzenlerken yorgan, battaniye ve nevresimleri saklama kutularına yerleştirerek yer kazanabilirsiniz.
Learning to play the flute requires some patience.	Flüt çalmayı öğrenmek biraz sabır gerektirir.
gentle	hafif
the breeze	rüzgar
A gentle breeze refreshes me.	Hafif rüzgar beni ferahlatır.
to be opened	açılmak
The back door should be opened early every morning.	Arka kapı her sabah erkenden açılmalı.
the noise	ses
When the refrigerator door is opened, the noise increases.	Buzdolabı kapağı açılınca ses artıyor.
through	ile
The students easily complete complex projects through cooperation.	Öğrenciler işbirliği ile karmaşık projeleri kolayca tamamlıyor.
warm	sıcak
The quilt is soft and warm.	Yorgan yumuşak ve sıcak.
the container	kap
There is water in the container.	Kap içinde su var.
The storage container is in the kitchen.	Saklama kabı mutfakta.
to not exist	yok
There is no toilet in the park.	Parkta tuvalet yok.
There is no space here.	Burada yer yok.

Practice this lesson