Usages of erken
Eğer yarın erken kalkarsan, seninle birlikte yürüyüş yapmalıyız.
If you get up early tomorrow, we should take a walk together.
Ben erken gidiyorum.
I am going early.
Sabahleyin erken kalkmak vücudumuz için çok yararlı olabilir.
Waking up early in the morning can be very beneficial for our body.
Şarkı söylemek için sabah erkenden uyanmak yerine, akşam boyunca prova yapmak istiyorum.
Instead of waking up early in the morning to sing, I want to rehearse throughout the evening.
Nehir kıyısı sabah erkenden belediye tarafından temizlendi.
The riverbank was cleaned by the municipality early in the morning.
Benim arabam sabah erkenden tamir edildi, şimdi sorunsuz çalışıyor.
My car was repaired early in the morning, and now it runs without any problems.
Bu akşam bir orkestra konserine gideceğiz, biletler çok erken tükendi.
We will go to an orchestra concert this evening; the tickets sold out very early.
Keşke dün erken kalksaydım, alıştırmaları daha rahat tamamlayabilirdim.
I wish I had gotten up early yesterday; I could have completed the exercises more easily.
Sabah erken kalkmak şart.
Waking up early in the morning is essential.
Ben erken kalkıyorum, aksi halde okula geç kalırım.
I wake up early, otherwise I will be late for school.
Bu şirketin yöneticisi sabah erkenden ofise gelmiş.
The manager of this company arrived at the office early in the morning.
Ben genellikle sabah erken kalkarım ve güne kahveyle başlarım.
I generally wake up early in the morning and start the day with coffee.
Ben sabah erken kalkıyorum, böylece okula zamanında geliyorum.
I wake up early in the morning, so that I arrive at school on time.
Eczane, bakkala göre daha erken açılıyor; bu da acil durumlarda çok işe yarıyor.
(English: “The pharmacy opens earlier than the small grocery store, which is very helpful in emergencies.”)
Ben yarın okula gelebilmek için erken kalkıyorum.
I wake up early tomorrow to be able to come to school.
Erken kalkarak koşuya çıkan Ali, sabahın serinliğinde büyük heves duyuyor.
Ali, who goes for a run by waking up early, feels great enthusiasm in the cool morning.
Antrenman programımı hızlandırmak için sabah erken kalkıyorum.
I wake up early in the morning to accelerate my training program.
Sabah erkenden uyandım ve mücevher gibi parlak bir gökyüzünü seyrettim.
I woke up early and watched a sky as bright as a jewel.
Konaklama rezervasyonunu erken yapmak en iyisidir.
It is best to make the accommodation reservation early.
Ben sınavdan korkmamak için her sabah erken kalkıyorum.
I wake up early every morning so as not to be afraid of the exam.
Kuzeni, “Yarın erkenden buluşalım,” diye davet gönderdi.
My cousin sent an invitation saying, “Let’s meet early tomorrow.”
Babam bana erken kalkmayı öğüt veriyor.
My father advises me to wake up early.
Ben markete ulaşabilmek için erken kalkıyorum.
I wake up early in order to be able to reach the market.
Yarınki toplantı erken başlayacak.
Tomorrow's meeting will start early.
Ben ödevimi yapabilmek için erken kalkıyorum.
I wake up early in order to be able to do my homework.
Ben sabah erken yola çıkıyorum.
I am setting off early in the morning.
Sis sabah erken saatlerde yoğunlaşıyor.
The fog intensifies in the early morning hours.
Erken sinyal tespit etmek, sorunu hızla çözmemize yardımcı olur.
Detecting the early signal helps us resolve the problem quickly.
Arka kapı her sabah erkenden açılmalı.
The back door should be opened early every morning.
Ben sabah erken kalkmaya alışkınım.
I am accustomed to getting up early in the morning.
Ben derse erken başlayabilmek için sabah erken kalkıyorum.
I wake up early in the morning so that I can start class early.
Kampüse erken gitmiştim; bu yüzden kütüphane henüz kapalıydı.
I had gone to the campus early, so the library was still closed.
Alarm erken çalınca kalktım.
When the alarm rang early, I got up.
Ben her sabah erken kalkarsam, gün boyunca daha fazla mesleki deneyim kazanabilirim.
If I wake up early every morning, I can gain more professional experience throughout the day.
Vinç operatörü sabah erken çalışıyor.
The crane operator works early in the morning.
Vapur sabah erken geliyor.
The ferry arrives early in the morning.
Ben yarın sabah erken yola çıkacağım.
I will set out early tomorrow morning.
Ben okuldan erken çıkmak için izin almalıyım.
I must get permission to leave school early.
Erken yatmazsan sabahı göremezsin.
If you don’t go to bed early, you won’t see the morning.
Pazar yeri erken saatlerde daha sessiz.
The bazaar is quieter early in the morning.
Sabahın erken seher vakti nergislerin kokusu sokağa yayıldı.
Early at dawn, the scent of the daffodils spread into the street.
Uçak sabah erkenden havalandı.
The plane took off early in the morning.
Sağlık için erken uyumalıyız.
We should sleep early for our health.
Kız kardeşim çoğunlukla erken kalkıp sandviç hazırlıyor.
My sister mostly wakes up early and prepares a sandwich.
Hafta içi ben genelde erken yatıyorum.
On weekdays I generally go to bed early.
Yarın sabah okula erken gideceğim.
Tomorrow morning, I will go to school early.
Sabah erken giyindim ve zinde bir şekilde dışarı çıktım.
I got dressed early in the morning and went out feeling energetic.
Boyacı bugün erken geldi.
The painter arrived early today.
Bakıcı bugün erken geldi ve bebek uyurken sakince kitap okudu.
The babysitter came early today and calmly read a book while the baby was sleeping.
Postacı erken gelirse kapıyı açmanı istiyorum.
If the mail carrier comes early, I want you to open the door.
Bugün erken kalktım, kahvaltıyı ben hazırladım.
I got up early today; I prepared breakfast.
Annem akşam erken gelmemi rica etti.
My mother kindly asked me to come home early in the evening.
Annem, “erken yat” diye beni uyardı.
My mother warned me, “Go to bed early.”
Mesai bugün erken bitti.
Work hours ended early today.
Bugün erken çıkmam gerekiyor.
I need to leave early today.
Benim erken gelmem sayesinde kapılar zamanında açıldı.
Thanks to my arriving early, the doors opened on time.
Stajyer bugün erken geldi.
The intern arrived early today.
Eve dönüş yolu on dakika sürüyor, bu yüzden erken çıkıyorum.
The way home takes ten minutes, so I’m leaving early.
Bayağı erken geldin.
You arrived pretty early.
Ben erken geldim, diğerleri hala yolda.
I arrived early; the others are still on the way.
Benim erken çıkmam lazım; siz devam edebilirsiniz.
I need to leave early; you can continue.
Elon.io is an online learning platform
We have an entire course teaching Turkish grammar and vocabulary.