Hardcore Turkish - Lesson 10

Question	Answer
to be cleaned	temizlenmek
organized	düzenli
When the dishes are cleaned, the kitchen looks more organized, and then it is necessary to dry the plates, too.	Bulaşık temizlenince mutfak daha düzenli görünüyor, sonra tabakları da kurulamak gerekiyor.
the shoe	ayakkabı
the model	model
The model is modern.	Model modern.
My sibling prefers to choose a comfortable model when buying shoes.	Kardeşim ayakkabı alırken rahat bir model seçmeyi tercih ediyor.
the umbrella	şemsiye
essential	şart
Waking up early in the morning is essential.	Sabah erken kalkmak şart.
otherwise	aksi halde
to get wet	ıslanmak
I am getting wet in the rain.	Ben yağmurda ıslanıyorum.
When it starts raining, it is essential to open an umbrella; otherwise, the shoes get very wet.	Yağmur başlayınca şemsiye açmak şart, aksi halde ayakkabı çok ıslanıyor.
various	çeşitli
the outfit	kıyafet
The outfit is beautiful.	Kıyafet güzel.
to match	uyum sağlamak
My umbrella is colorful, so it matches various outfits.	Benim şemsiyem renkli, bu sayede çeşitli kıyafetlerle uyum sağlıyor.
the game	oyun
I am playing a game.	Ben oyun oynuyorum.
most	en çok
I like tea the most.	Ben en çok çayı seviyorum.
round	yuvarlak
The table is round.	Masa yuvarlak.
the ball	top
There are various games at my friend’s house; he most likes to play with a round ball.	Arkadaşımın evinde çeşitli oyunlar var, en çok yuvarlak bir top ile oynamayı seviyor.
the corner	köşe
My friend is waiting in the corner.	Arkadaşım köşede bekliyor.
to run away	kaçmak
it	ona
to touch	dokunmak
I am touching the water.	Ben suya dokunuyorum.
to bend	eğilmek
I am bending to the ground.	Ben yere eğiliyorum.
to stretch out	uzanmak
necessary	lazım
It is necessary to read a book.	Kitap okumak lazım.
That ball rolled away to the corner of the garden; I have to bend and stretch out to touch it.	O top bahçenin köşesine kaçtı, ona dokunmak için eğilip uzanmam lazım.
the top	üst
The top of the table is clean.	Masanın üstü temiz.
to spill	dökmek
I am spilling tea.	Ben çay döküyorum.
to have to	zorunda kalmak
wet	ıslak
The road is wet.	Yol ıslak.
If I’m not careful, I might end up spilling water on myself, because the ball is wet.	Dikkat etmezsem üzerime su dökmek zorunda kalabilirim, çünkü top ıslak.
the balcony	balkon
I am sitting on the balcony.	Ben balkonda oturuyorum.
the vehicle	araç
I am driving a vehicle.	Ben araç kullanıyorum.
to park	park etmek
I am parking my bicycle.	Ben bisikletimi park ediyorum.
easily	kolayca
I am reading the book easily.	Ben kitabı kolayca okuyorum.
to manage	halletmek
The balcony of the building where I live is quite spacious, and I easily manage to park my vehicle.	Oturduğum binanın balkonu oldukça geniş, ben ise araç park etmeyi kolayca hallediyorum.
the adventure	macera
the mountain	dağ
I am going to the mountain.	Ben dağa gidiyorum.
to climb	tırmanmak
I am climbing the mountain.	Ben dağa tırmanıyorum.
the cherry	kiraz
We planned a new adventure; we will take water and cherries with us while climbing the mountain.	Yeni bir macera planladık, dağa tırmanırken yanımıza su ve kiraz alacağız.
to us	bize
to introduce	tanıtmak
The teacher is introducing the new film in the class.	Öğretmen sınıfta yeni filmi tanıtıyor.
back	dönüş
to pick	toplamak
That adventure will introduce nature to us, and then we can pick fresh cherries on the way back.	O macera bize doğayı tanıtacak, sonra dönüş yolunda taze kiraz toplayabiliriz.
the practice	alıştırma
I am doing practice.	Ben alıştırma yapıyorum.
the development	gelişim
Development is continuing.	Gelişim devam ediyor.
Doing daily practice is very beneficial for language development.	Günlük alıştırma yapmak, dil gelişimi için çok faydalıdır.
to train	eğitmek
practice	alıştırma
The practice book is easy.	Alıştırma kitabı kolay.
the session	seans
The session started a little late.	Seans biraz geç başladı.
to organize	düzenlemek
I am organizing my room.	Ben odamı düzenliyorum.
My friend organizes short practice sessions every day to train his dog.	Arkadaşım köpeğini eğitmek için her gün kısa alıştırma seansları düzenliyor.
in the end	sonunda
compatible	uyumlu
the friend	dost
Training a dog requires patience, but in the end you gain a very compatible friend.	Bir köpeği eğitmek sabır gerektirir, ama sonunda çok uyumlu bir dost kazanırsın.
the toast	tost
too	fazla
The water is too cold.	Su fazla soğuk.
I tried to make toast this morning, but it turned out a bit too simple.	Bu sabah tost yapmayı denedim, ama biraz fazla basit oldu.
the struggle	mücadele
The struggle is hard.	Mücadele zor.
Then, by learning a new recipe, I put up a struggle to make toast, and the result was tastier.	Sonra yeni tarif öğrenerek tost yapma mücadelesi verdim, sonuç daha lezzetli oldu.
finally	nihayet
Finally, I finished the book.	Nihayet, ben kitabı bitirdim.
the target	hedef
to reach	ulaşmak
I am reaching the station.	Ben istasyona ulaşıyorum.
the lunch	öğle yemeği
After lunch, I am walking in the park.	Öğle yemeğinden sonra parkta yürüyorum.
By making a big effort, I finally reached my target and prepared a good lunch.	Büyük bir mücadele vererek nihayet hedefime ulaştım ve iyi bir öğle yemeği hazırladım.
to set	belirlemek
If I want to improve myself, I must set a new target every day.	Kendimi geliştirmek istiyorsam her gün yeni bir hedef belirlemeliyim.
to progress	ilerlemek
I am progressing slowly.	Ben yavaşça ilerliyorum.
wrong	yanlış
The method is wrong.	Yöntem yanlış.
If you pay attention to yourself, you will progress faster; otherwise, you might make bad decisions.	Sen kendine dikkat edersen daha hızlı ilerlersin, yoksa yanlış kararlar alabilirsin.
I wish	keşke
the exercise	alıştırma
The exercise is hard, but useful.	Alıştırma zor, ama faydalı.
I wish I had gotten up early yesterday; I could have completed the exercises more easily.	Keşke dün erken kalksaydım, alıştırmaları daha rahat tamamlayabilirdim.
however	ancak
later	daha geç
My friend is coming later.	Arkadaşım daha geç geliyor.
if only	keşke
quieter	daha sessiz
The library is quieter.	Kütüphane daha sessiz.
to think	düşünmek
I am thinking about new ideas.	Ben yeni fikirleri düşünüyorum.
However, because the neighbors woke up later, I wished the house had been a bit quieter.	Ancak komşular daha geç uyandığı için, keşke ev biraz daha sessiz olsaydı diye düşündüm.
the fight	kavga
calmer	daha sakin
The office is calmer today.	Ofis bugün daha sakin.
to behave	davranmak
I behave well.	Ben iyi davranıyorum.
There was a small fight yesterday; I wish everyone had behaved more calmly.	Dün küçük bir kavga yaşandı, keşke herkes daha sakin davransaydı.
to pull together	toparlamak
again	tekrar
I am reading a book again.	Ben tekrar kitap okuyorum.
the incident	olay
After that fight, I pulled myself together and said I wish such an incident would never happen again.	O kavgadan sonra ben kendimi toparladım ve keşke tekrar böyle bir olay yaşanmasa dedim.
to be prepared	hazırlanmak
The house is being prepared to be cleaned every week.	Ev her hafta temizlenmek için hazırlanıyor.
to be late	geç kalmak
I am late for the bus.	Ben otobüse geç kalıyorum.
I wake up early, otherwise I will be late for school.	Ben erken kalkıyorum, aksi halde okula geç kalırım.
quickly	hızla
I am running quickly to the bus.	Ben hızla otobüse koşuyorum.
The cat is running away quickly.	Kedi hızla kaçıyor.
to board	binmek
I am boarding the train.	Ben trene biniyorum.
It is raining, therefore I have to take the bus.	Yağmur yağıyor, bu yüzden ben otobüse binmek zorunda kalıyorum.
with me	yanımda
The friend is with me.	Dost yanımda.
the time	saat
I am setting the meeting time.	Ben toplantı saatini belirliyorum.
to delay	gecikmek
I will go to the cinema, however the bus is delayed.	Ben sinemaya gideceğim, ancak otobüs gecikti.

Your questions are stored by us to improve Elon.io

Practice this lesson