Usages of konuşmak
Ben film hakkında konuşuyorum.
I am talking about the film.
Ben seninle konuşmak istiyorum.
I want to talk with you.
Kimse konuşmuyor.
Nobody is talking.
Bu matematik sorusunu tamamen kavramak için öğretmenle tekrar konuşacağım.
I will talk to the teacher again to fully grasp this math problem.
Arkadaşlık, birlikte gülmek ve konuşmaktır.
Friendship is laughing and talking together.
Ben danışmanla konuşuyorum.
I am talking with the consultant.
Müzik endüstrisinde yeni bir fenomen ortaya çıktı; herkes bu tarzı konuşuyor.
(A new phenomenon emerged in the music industry; everyone is talking about this style.)
Ev arkadaşımla kira ve depozito hakkında konuştuk.
My roommate and I talked about the rent and the deposit.
Şöyle konuşalım: önce sen, sonra ben.
Let's talk like this: first you, then me.
Koç oyuncularla konuşuyor.
The coach is talking with the players.
Toplantıda gereksizce konuşmak istemiyorum.
I do not want to talk unnecessarily in the meeting.
Kurala göre telefonlar sessizde olmalı, yoksa dışarıda konuşun.
According to the rule, phones must be on silent; otherwise talk outside.
Müziği biraz yavaşlatır mısın? Sonra konuşalım.
Could you slow the music a little? Then let’s talk.
Kütüphanede ne fısılda ne de telefonla konuş; herkes çalışıyor.
Neither whisper nor talk on the phone in the library; everyone is studying.
O kadar yorgunum ki konuşmak bile istemiyorum.
I am so tired that I don’t even want to talk.
Derse girmeden önce öğretmenle kısa bir şey konuşmak istiyorum.
Before entering the class, I want to briefly talk to the teacher.
Bu kadar çok konuşuyorsun ki bazen seni takip etmek zor oluyor.
You talk so much that sometimes it’s hard to follow you.
Elon.io is an online learning platform
We have an entire course teaching Turkish grammar and vocabulary.