Reading Turkish: Harry Potter ve Ateş Kadehi (Kitabı 4)

QuestionAnswer
a /one
bir
a beautiful summer morning
güzel bir yaz sabahı
a century
yüzyıl
a frightening thing happened
korkunç bir şey olmuştu
a hill
bir tepe
a hill dominating the village
köye hâkim bir tepe
a maid had entered the living room
bir hizmetçi oturma odasına girmişti
A maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles.
Bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
a strange thing happened
tuhaf bir şey olmuştu
a thing that they love
sevdikleri bir şey
a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today
köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey
a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today, when the topics of gossip decreased.
dedikodu konuları azalınca köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey.
a thing they loved to talk about
üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey
about the story
hikâyenin üzerinde
all (b)
bütün
all (h)
hepsi
All of the Little Hangleton's
Küçük Hangleton'lıların hepsi
All of the Little Hangleton's were in agreement on the subject that the house was creepy.
Küçük Hangleton'lıların hepsi evin ürpertici olduğu konusunda fikir birliği içindeydi.
All of the Little Hangleton's were in agreement on the subject that the old house was creepy.
Küçük Hangleton'lıların hepsi eski evin ürpertici olduğu konusunda fikir birliği içindeydi.
All of the Little Hangleton's were in agreement.
Küçük Hangleton'lıların hepsi fikir birliği içindeydi.
all variations
bütün çeşitlemeler
all variations of the story
hikâyenin bütün çeşitlemeleri
All variations of the story started off from the same point.
hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu
all were in consensus /all were in agreement
hepsi fikir birliği içindeydi
also now it could be said (s)
şimdi de söylenebilirdi
also now it could easily be said (s)
şimdi de rahatlıkla söylenebilirdi
also now it could easily be said (s) that it was the biggest building
şimdi de en büyük bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi
and
ve
and /also
da - de
and also now it could easily be said to be the biggest and most imposing building within kilometers
şimdi de kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi
And ivy (pl) had covered its front wall
ve şarmaşıklar cephesini kaplamıştı
and ivy had uncontrollably covered its front wall
ve şarmaşıklar dizginlenemez şekilde cephesini kaplamıştı
At dawn on a beautiful summer morning
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles.
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room.
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmişti.
at the break of dawn (when dawn was breaking)
şafak sökerken
beautiful
güzel
before /ago
önce
big
büyük
body /corpse
ceset
building (b)
bina
but /however /yet /nevertheless /lediglich
ancak
chapter
bölüm
cold
soğuk
cold as ice
buz gibi soğuk
consensus
fikir birliği
creepy
ürpertici
dawn
şafak
day
gün
distance (m)
mesafe
down hill
tepe aşağı
dress / outfit /attire /costume
kılık
easily /with ease (r)
rahatlıkla
eighty
seksen
evening
akşam
everybody
herkes
eye
göz
family
aile
fifty
elli
fifty years ago
elli yıl önce
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive .
Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde.
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive, at dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room and come across the corpses of the three Riddles.
Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde, güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
fire (controlled)
ateş
first
birinci
first chapter
birinci bölüm
food /meal
yemek
for kilometers
kilometrelerce
forty
kırk
frightening
korkunç
from the same point (ablative)
aynı noktadan
front /facade
cephe
goblet /wine glass /chalice/Pokal
kadeh
gossip (d)
dedikodu
half
yarım
half a century
yarım yüzyıl
half a century ago
yarım yüzyıl önce
Half a century ago something strange and frightening had happened there, a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today, when the topics of gossip decreased.
Yarım yüzyıl önce orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu, dedikodu konuları azalınca köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey.
Half a century ago something strange and frightening had happened there.
Yarım yüzyıl önce orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu.
Harry Potter and the Goblet of Fire
Harry Potter ve Ateş Kadehi
he (+pl subject: they) said
diyordu
he /she /it
o
henceforth / from now on + negative : no longer /anymore /no more
artık
hill
tepe
house
ev
However (a) all the variations of the story started off from the same point :
Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu:
However (a) all the variations of the story started off from the same point :
Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu:
however /but / mind you
ne var ki
However Riddle house was now damp.
Ne var ki, Riddle Evi artık rutubetliydi
However, Riddle house was now damp, abandonned and nobody lived inside.
Ne var ki, Riddle Evi artık rutubetliydi, terk edilmişti ve içinde kimse oturmuyordu.
humid /damp
rutubetli
hundred
yüz
ice
buz
imposing /majestic
heybetli
impressive /fascinating
etkileyici
in that house
o evde
in the days
günlerde
In the days when Riddle house was still well kept and impressive.
Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde.
In the days when Riddle house was still well kept.
Riddle Evi hâlâ bakımlı olduğu günlerde.
inhabitant of Little Hangleton
Küçük Hangleton'lı
inhabitants / residents
sakinler
inside
içinde
it was a beautiful mansion (reported)
güzel bir malikâneymiş
it (dative /object)
ona
it can be said (s)
söylenebilir
it could be said
söylenebilirdi
it was
oldu
it was on a hill
bir tepedeydi
it was so much talked about the story
hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuştu
it was talked about
üzerinde konuşulmuştu
its facade
cephesi
its roof
çatısı
ivy
şarmaşık
judge / adj. dominating
hâkim
like ice
buz gibi
Little Hangleton
Küçük Hangleton
living room
oturma odası
manor /mansion /domain /estate
malikâne
missing
eksik olmak
morning
sabah
much
çok
ninety
doksan
nobody could conject
kimse kestiremiyordu
nobody could conject (tell) what was the truth
kimse gerçeğin ne olduğunu kestiremiyordu
Nobody lived inside.
İçinde kimse oturmuyordu.
nobody really knew (could estimate) what the truth was
kimse gerçeğin ne olduğunu pek kestiremiyordu
now
şimdi
old (age)
yaşlı
old /ancient
eski
on a hill
bir tepede
on its roof
çatısında
on the subject /concerning
konusunda
on the subject that the house was creepy
evin ürpertici olduğu konusunda
on top of / on (.. st..)
üstünde
on top of them
üstlerinde
once upon a time (v)
bir vakitler
Once upon a time it was a beautiful manor
Bir vakitler güzel bir malikâneymiş
Once upon a time it was a beautiful manor, and also now it could easily be said to be the biggest and most imposing building within kilometers.
Bir vakitler güzel bir malikâneymiş, şimdi de kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi.
open
açık
piece /grain - used after number word (not obliged) / Stück
tane
place
yer
point
nokta
Riddle house was abandonned now.
Riddle Evi artık terk edilmişti.
roof (ç)
çatı
room
oda
scream
çığlık
screaming
çığlıklar atarak
servant /maid
hizmetçi
seventy
yetmiş
she aroused everybody
herkesi uyandırmıştı
She came across the corpses of the three Riddles.
üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı
she ran down hill to the village
tepe aşağı köye koşmuştu
She ran down hill to the village and aroused everybody.
tepe aşağı köye koşmuş ve herkesi uyandırmıştı.
she ran to the village
köye koşmuştu
since I (you/he...)have/had lived
oturmayalı
since I (you/he...)have/had x-ed
x-mayalı - x-meyeli
since the Riddles family had lived (stayed)
Riddle ailesi oturmayalı
since the Riddles family had lived (stayed) in that house
Riddle ailesi o evde oturmayalı
sixty
altmış
small /little /young
küçük
so /such
öyle
so far /up to here
buraya kadar
So far you have learned eighty words.
Buraya kadar seksen kelime öğrendin.
So far you have learned fifty words.
Buraya kadar elli kelime öğrendin.
So far you have learned forty words.
Buraya kadar kırk kelime öğrendin.
So far you have learned hundred and ten words words.
Buraya kadar yüz on tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred and twenty words words.
Buraya kadar yüz yirmi tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred fifty words.
Buraya kadar yüz elli tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred forty words.
Buraya kadar yüz kırk tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred thirty words.
Buraya kadar yüz otuz tane kelime öğrendin.
So far you have learned ninety words.
Buraya kadar doksan kelime öğrendin.
So far you have learned one hundred words.
Buraya kadar yüz kelime öğrendin.
So far you have learned seventy words.
Buraya kadar yetmiş kelime öğrendin.
So far you have learned sixty words.
Buraya kadar altmış kelime öğrendin.
So far you have learned ten words.
Buraya kadar on kelime öğrendin.
So far you have learned thirty words.
Buraya kadar otuz kelime öğrendin.
So far you have learned twenty words.
Buraya kadar yirmi kelime öğrendin.
so many parts (places) of it had been embellished
o kadar çok yeri süslenip püslenmişti
so many parts of it /so many of its places
o kadar çok yeri
so much
öyle çok
some
bazı
Some of its windows had been closed
Bazı pencereleri kapatılmıştı.
Some of its windows had been closed with wood boards.
Bazı pencereleri tahtalarla kapatılmıştı.
some windows
bazı pencereler
somebody /nobody (with a negative verb)
kimse
something
bir şey
something happened
bir şey olmuştu
something strange and frightening happened there
orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu
still
hâlâ
story (h)
hikâye
strange (adj) (t)
tuhaf
subject
konu
summer
yaz
summer morning
yaz sabahı
supper /dinner
akşam yemeği
ten
on
ten words
on kelime
that
o
that (conj.)
ki
that house
o ev
that much
o kadar çok
that the house was creepy
evin ürpertici olduğu
that they love
sevdikleri
that was within kilometers (distance)
kilometrelerce mesafe dahilindeki
the biggest
en büyük
the biggest and most imposing building
en büyük ve heybetli bina
the biggest and most imposing building (that was) within kilometers distance
kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina
the biggest building
en büyük bina
the corpses of the three Riddles
üç Riddle'ın cesetleri
the elderly residents of the village
köyün yaşlı sakinleri
the goblet of fire
ateş kadehi
The house stood on a hill dominating the village, some of its windows had been closed with wood boards, the tiles on its roof were missing and ivy (pl) had uncontrollably covered its front wall.
Ev köye hâkim bir tepedeydi, bazı pencereleri tahtalarla kapatılmıştı, çatısındaki kiremitler eksikti ve şarmaşıklar dizginlenemez şekilde cephesini kaplamıştı.
The house stood on a hill dominating the village.
Ev köye hâkim bir tepedeydi.
the house was creepy
ev ürperticiydi
the house was on a hill
ev bir tepedeydi
the inhabitants of Little Hangleton
Küçük Hangleton'lılar
The maid ran screaming downhill to the village and aroused everybody.
Hizmetçi çığlıklar atarak tepe aşağı koşmuş ve herkesi uyandırmıştı.
the old house
eski ev
the residents called it
sakinler ona diyordu
the residents called it "Riddles' house'
sakinler ona 'Riddle Evi' diyordu
the residents of the village of Little Hangleton
Küçük Hangleton köyü sakinleri
the residents still called it "Riddles' house '
sakinler ona hâlâ 'Riddle Evi' diyordu
the Riddle family
Riddle ailesi
the Riddle house
Riddle Evi
the same
aynı
the same point
aynı nokta
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished, that nobody really knew (could estimate) anymore what the truth was.
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti ki, artık kimse gerçeğin ne olduğunu pek kestiremiyordu.
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished, that...
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti ki,...
the three 'Riddles'
üç 'Riddle'
the tiles on its roof were missing
çatısındaki kiremitler eksikti
the tiles were missing
kiremitler eksikti
the tiles which were on its roof
çatısındaki kiremitler
the village of Little Hangleton
Küçük Hangleton köyü
their dinner outfits
akşam yemeği kılıkları
their eyes
gözleri
there (locative)
orada
they lie there
orada yatıyorlar
They lie there like that, their eyes open.
Gözleri açık orada öyle yatıyorlar.
They lie there like that, their eyes open. Cold as ice. They still had their dinner outfits on them.
Gözleri açık orada öyle yatıyorlar. Buz gibi soğuk. Üstlerinde hâlâ akşam yemeği kılıkları var.
They lie there like that.
Orada öyle yatıyorlar.
They still had their dinner outfits on them.
Üstlerinde hâlâ akşam yemeği kılıkları var.
thirty
otuz
though (h)
hâlde
though it had been
olduğu hâlde
though it had been years
yıllar olduğu hâlde
though it had been years since the Riddles family had lived in that house
Riddle ailesi o evde oturmayalı yıllar olduğu hâlde
Though it had been years since the Riddles family had lived in that house, the inhabitants of the village of Little Hangleton still called it the 'Riddles' House'.
Riddle ailesi o evde oturmayalı yıllar olduğu hâlde, Küçük Hangleton köyü sakinleri ona hâlâ 'Riddle Evi' diyordu.
three
üç
tile (k)
kiremit
time (v)
vakit
to be abandonned
terk edilmek
to be in consensus
fikir birliği içinde olmak
to be said (s)
söylenmek
to be shut down /to be closed
kapatılmak
to be(come)
olmak
to close sthg /to shut down
kapatmak
to cover (k)
kaplamak
to cover (k) its front side
cephesini kaplamak
to decrease
azalmak
to encounter / meet /come across
ile karşılaşmak
to enter
girmek
to here (dative)
buraya
to leave / abandon
terk etmek
to lie (down) /to go to bed
yatmak
to live /stay /sit
oturmak
to love
sevmek
to love to talk about
üzerinde konuşmayı sevmek
to overdress / to deck up /primp/ gussy oneself up/fancy up /to embellish
süslenip püslenmek
to perceive /conjecture /estimate
kestirmek
to restrain /to rein back
dizginlemek
to run
koşmak
to say (s)
söylemek
to say / call (sthg a name) (d)
demek
to scream
çığlık(lar) atmak
to start / begin
başlamak
to talk
konuşmak
to talk about
üzerinde konuşmak
to the village
köye
to wake up s.o. /to arouse / to stir up
uyandırmak
today
bugün
topics of gossip
dedikodu konuları
truth
gerçek
twenty
yirmi
unrestrained /uncontrollably
dizginlenemez şekilde
until /up to /as much as
kadar
variation
çeşitleme
very /much (p)
pek
village
köy
way /manner
şekilde
well-kept /snug /gepflegt
bakımlı
what
ne
what the truth was
gerçeğin ne olduğunu
when it /they decreased
azalınca
When the topics of gossip decreased
dedikodu konuları azalınca
which were on its roof
çatısındaki
window
pencere
with wood bords
tahtalarla
within
dahilinde
within (a distance of) kilometers
kilometrelerce mesafe dahilinde
wood /board /plank
tahta
wood boards
tahtalar
word (k)
kelime
year
yıl
you have learned
öğrendin