Reading Turkish: Harry Potter ve Ateş Kadehi (Kitabı 4)

QuestionAnswer
family
aile
evening
akşam
supper /dinner
akşam yemeği
their dinner outfits
akşam yemeği kılıkları
sixty
altmış
but /however /yet /nevertheless /lediglich
ancak
However (a) all the variations of the story started off from the same point :
Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu:
However (a) all the variations of the story started off from the same point :
Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu:
henceforth / from now on + negative : no longer /anymore /no more
artık
fire (controlled)
ateş
the goblet of fire
ateş kadehi
the same
aynı
the same point
aynı nokta
from the same point (ablative)
aynı noktadan
when it /they decreased
azalınca
to decrease
azalmak
open
açık
well-kept /snug /gepflegt
bakımlı
some
bazı
some windows
bazı pencereler
Some of its windows had been closed
Bazı pencereleri kapatılmıştı.
Some of its windows had been closed with wood boards.
Bazı pencereleri tahtalarla kapatılmıştı.
to start / begin
başlamak
building (b)
bina
a /one
bir
A maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles.
Bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
a maid had entered the living room
bir hizmetçi oturma odasına girmişti
a hill
bir tepe
on a hill
bir tepede
it was on a hill
bir tepedeydi
once upon a time (v)
bir vakitler
Once upon a time it was a beautiful manor
Bir vakitler güzel bir malikâneymiş
Once upon a time it was a beautiful manor, and also now it could easily be said to be the biggest and most imposing building within kilometers.
Bir vakitler güzel bir malikâneymiş, şimdi de kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi.
something
bir şey
something happened
bir şey olmuştu
first
birinci
first chapter
birinci bölüm
today
bugün
to here (dative)
buraya
so far /up to here
buraya kadar
So far you have learned sixty words.
Buraya kadar altmış kelime öğrendin.
So far you have learned ninety words.
Buraya kadar doksan kelime öğrendin.
So far you have learned fifty words.
Buraya kadar elli kelime öğrendin.
So far you have learned forty words.
Buraya kadar kırk kelime öğrendin.
So far you have learned ten words.
Buraya kadar on kelime öğrendin.
So far you have learned thirty words.
Buraya kadar otuz kelime öğrendin.
So far you have learned eighty words.
Buraya kadar seksen kelime öğrendin.
So far you have learned seventy words.
Buraya kadar yetmiş kelime öğrendin.
So far you have learned twenty words.
Buraya kadar yirmi kelime öğrendin.
So far you have learned hundred fifty words.
Buraya kadar yüz elli tane kelime öğrendin.
So far you have learned one hundred words.
Buraya kadar yüz kelime öğrendin.
So far you have learned hundred forty words.
Buraya kadar yüz kırk tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred and ten words words.
Buraya kadar yüz on tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred thirty words.
Buraya kadar yüz otuz tane kelime öğrendin.
So far you have learned hundred and twenty words words.
Buraya kadar yüz yirmi tane kelime öğrendin.
ice
buz
like ice
buz gibi
cold as ice
buz gibi soğuk
chapter
bölüm
all (b)
bütün
all variations
bütün çeşitlemeler
big
büyük
front /facade
cephe
its facade
cephesi
to cover (k) its front side
cephesini kaplamak
body /corpse
ceset
and /also
da - de
within
dahilinde
gossip (d)
dedikodu
topics of gossip
dedikodu konuları
When the topics of gossip decreased
dedikodu konuları azalınca
a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today, when the topics of gossip decreased.
dedikodu konuları azalınca köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey.
to say / call (sthg a name) (d)
demek
he (+pl subject: they) said
diyordu
to restrain /to rein back
dizginlemek
unrestrained /uncontrollably
dizginlenemez şekilde
ninety
doksan
missing
eksik olmak
fifty
elli
fifty years ago
elli yıl önce
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive, at dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room and come across the corpses of the three Riddles.
Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde, güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive .
Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde.
the biggest
en büyük
the biggest building
en büyük bina
the biggest and most imposing building
en büyük ve heybetli bina
old /ancient
eski
the old house
eski ev
impressive /fascinating
etkileyici
house
ev
the house was on a hill
ev bir tepedeydi
The house stood on a hill dominating the village, some of its windows had been closed with wood boards, the tiles on its roof were missing and ivy (pl) had uncontrollably covered its front wall.
Ev köye hâkim bir tepedeydi, bazı pencereleri tahtalarla kapatılmıştı, çatısındaki kiremitler eksikti ve şarmaşıklar dizginlenemez şekilde cephesini kaplamıştı.
The house stood on a hill dominating the village.
Ev köye hâkim bir tepedeydi.
the house was creepy
ev ürperticiydi
that the house was creepy
evin ürpertici olduğu
on the subject that the house was creepy
evin ürpertici olduğu konusunda
consensus
fikir birliği
to be in consensus
fikir birliği içinde olmak
truth
gerçek
what the truth was
gerçeğin ne olduğunu
to enter
girmek
eye
göz
their eyes
gözleri
They lie there like that, their eyes open.
Gözleri açık orada öyle yatıyorlar.
They lie there like that, their eyes open. Cold as ice. They still had their dinner outfits on them.
Gözleri açık orada öyle yatıyorlar. Buz gibi soğuk. Üstlerinde hâlâ akşam yemeği kılıkları var.
day
gün
in the days
günlerde
beautiful
güzel
it was a beautiful mansion (reported)
güzel bir malikâneymiş
a beautiful summer morning
güzel bir yaz sabahı
At dawn on a beautiful summer morning
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles.
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı.
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room.
Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmişti.
Harry Potter and the Goblet of Fire
Harry Potter ve Ateş Kadehi
all (h)
hepsi
all were in consensus /all were in agreement
hepsi fikir birliği içindeydi
everybody
herkes
she aroused everybody
herkesi uyandırmıştı
imposing /majestic
heybetli
story (h)
hikâye
all variations of the story
hikâyenin bütün çeşitlemeleri
All variations of the story started off from the same point.
hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu
about the story
hikâyenin üzerinde
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished, that nobody really knew (could estimate) anymore what the truth was.
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti ki, artık kimse gerçeğin ne olduğunu pek kestiremiyordu.
The story had been so much talked about and so many parts (places) of it had been embellished, that...
Hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuş ve o kadar çok yeri süslenip püslenmişti ki,...
it was so much talked about the story
hikâyenin üzerinde öyle çok konuşulmuştu
servant /maid
hizmetçi
The maid ran screaming downhill to the village and aroused everybody.
Hizmetçi çığlıklar atarak tepe aşağı koşmuş ve herkesi uyandırmıştı.
judge / adj. dominating
hâkim
though (h)
hâlde
still
hâlâ
to encounter / meet /come across
ile karşılaşmak
inside
içinde
until /up to /as much as
kadar
goblet /wine glass /chalice/Pokal
kadeh
to be shut down /to be closed
kapatılmak
to close sthg /to shut down
kapatmak
to cover (k)
kaplamak
word (k)
kelime
to perceive /conjecture /estimate
kestirmek
that (conj.)
ki
dress / outfit /attire /costume
kılık
for kilometers
kilometrelerce
within (a distance of) kilometers
kilometrelerce mesafe dahilinde
that was within kilometers (distance)
kilometrelerce mesafe dahilindeki
the biggest and most imposing building (that was) within kilometers distance
kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina
somebody /nobody (with a negative verb)
kimse
nobody could conject (tell) what was the truth
kimse gerçeğin ne olduğunu kestiremiyordu
nobody really knew (could estimate) what the truth was
kimse gerçeğin ne olduğunu pek kestiremiyordu
nobody could conject
kimse kestiremiyordu
tile (k)
kiremit
the tiles were missing
kiremitler eksikti
forty
kırk
subject
konu
on the subject /concerning
konusunda
to talk
konuşmak
frightening
korkunç
a frightening thing happened
korkunç bir şey olmuştu
to run
koşmak
village
köy
to the village
köye
a hill dominating the village
köye hâkim bir tepe
she ran to the village
köye koşmuştu
the elderly residents of the village
köyün yaşlı sakinleri
a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today
köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey
small /little /young
küçük
Little Hangleton
Küçük Hangleton
the village of Little Hangleton
Küçük Hangleton köyü
the residents of the village of Little Hangleton
Küçük Hangleton köyü sakinleri
inhabitant of Little Hangleton
Küçük Hangleton'lı
the inhabitants of Little Hangleton
Küçük Hangleton'lılar
All of the Little Hangleton's
Küçük Hangleton'lıların hepsi
All of the Little Hangleton's were in agreement on the subject that the old house was creepy.
Küçük Hangleton'lıların hepsi eski evin ürpertici olduğu konusunda fikir birliği içindeydi.
All of the Little Hangleton's were in agreement on the subject that the house was creepy.
Küçük Hangleton'lıların hepsi evin ürpertici olduğu konusunda fikir birliği içindeydi.
All of the Little Hangleton's were in agreement.
Küçük Hangleton'lıların hepsi fikir birliği içindeydi.
manor /mansion /domain /estate
malikâne
distance (m)
mesafe
what
ne
however /but / mind you
ne var ki
However Riddle house was now damp.
Ne var ki, Riddle Evi artık rutubetliydi
However, Riddle house was now damp, abandonned and nobody lived inside.
Ne var ki, Riddle Evi artık rutubetliydi, terk edilmişti ve içinde kimse oturmuyordu.
point
nokta
that
o
he /she /it
o
that house
o ev
in that house
o evde
that much
o kadar çok
so many parts of it /so many of its places
o kadar çok yeri
so many parts (places) of it had been embellished
o kadar çok yeri süslenip püslenmişti
room
oda
it was
oldu
though it had been
olduğu hâlde
to be(come)
olmak
ten
on
ten words
on kelime
it (dative /object)
ona
there (locative)
orada
something strange and frightening happened there
orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu
they lie there
orada yatıyorlar
They lie there like that.
Orada öyle yatıyorlar.
living room
oturma odası
to live /stay /sit
oturmak
since I (you/he...)have/had lived
oturmayalı
thirty
otuz
very /much (p)
pek
window
pencere
easily /with ease (r)
rahatlıkla
the Riddle family
Riddle ailesi
since the Riddles family had lived (stayed) in that house
Riddle ailesi o evde oturmayalı
though it had been years since the Riddles family had lived in that house
Riddle ailesi o evde oturmayalı yıllar olduğu hâlde
Though it had been years since the Riddles family had lived in that house, the inhabitants of the village of Little Hangleton still called it the 'Riddles' House'.
Riddle ailesi o evde oturmayalı yıllar olduğu hâlde, Küçük Hangleton köyü sakinleri ona hâlâ 'Riddle Evi' diyordu.
since the Riddles family had lived (stayed)
Riddle ailesi oturmayalı
the Riddle house
Riddle Evi
Riddle house was abandonned now.
Riddle Evi artık terk edilmişti.
In the days when Riddle house was still well kept.
Riddle Evi hâlâ bakımlı olduğu günlerde.
In the days when Riddle house was still well kept and impressive.
Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde.
humid /damp
rutubetli
morning
sabah
inhabitants / residents
sakinler
the residents called it "Riddles' house'
sakinler ona 'Riddle Evi' diyordu
the residents called it
sakinler ona diyordu
the residents still called it "Riddles' house '
sakinler ona hâlâ 'Riddle Evi' diyordu
eighty
seksen
that they love
sevdikleri
a thing that they love
sevdikleri bir şey
to love
sevmek
cold
soğuk
to say (s)
söylemek
it can be said (s)
söylenebilir
it could be said
söylenebilirdi
to be said (s)
söylenmek
to overdress / to deck up /primp/ gussy oneself up/fancy up /to embellish
süslenip püslenmek
wood /board /plank
tahta
wood boards
tahtalar
with wood bords
tahtalarla
piece /grain - used after number word (not obliged) / Stück
tane
hill
tepe
down hill
tepe aşağı
She ran down hill to the village and aroused everybody.
tepe aşağı köye koşmuş ve herkesi uyandırmıştı.
she ran down hill to the village
tepe aşağı köye koşmuştu
to be abandonned
terk edilmek
to leave / abandon
terk etmek
strange (adj) (t)
tuhaf
a strange thing happened
tuhaf bir şey olmuştu
to wake up s.o. /to arouse / to stir up
uyandırmak
time (v)
vakit
and
ve
And ivy (pl) had covered its front wall
ve şarmaşıklar cephesini kaplamıştı
and ivy had uncontrollably covered its front wall
ve şarmaşıklar dizginlenemez şekilde cephesini kaplamıştı
since I (you/he...)have/had x-ed
x-mayalı - x-meyeli
half
yarım
half a century
yarım yüzyıl
half a century ago
yarım yüzyıl önce
Half a century ago something strange and frightening had happened there, a thing the elderly inhabitants of the village loved to talk about also today, when the topics of gossip decreased.
Yarım yüzyıl önce orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu, dedikodu konuları azalınca köyün yaşlı sakinlerinin bugün de üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey.
Half a century ago something strange and frightening had happened there.
Yarım yüzyıl önce orada tuhaf ve korkunç bir şey olmuştu.
to lie (down) /to go to bed
yatmak
summer
yaz
summer morning
yaz sabahı
old (age)
yaşlı
food /meal
yemek
place
yer
seventy
yetmiş
year
yıl
though it had been years
yıllar olduğu hâlde
twenty
yirmi
hundred
yüz
a century
yüzyıl
roof (ç)
çatı
its roof
çatısı
on its roof
çatısında
which were on its roof
çatısındaki
the tiles which were on its roof
çatısındaki kiremitler
the tiles on its roof were missing
çatısındaki kiremitler eksikti
variation
çeşitleme
scream
çığlık
to scream
çığlık(lar) atmak
screaming
çığlıklar atarak
much
çok
before /ago
önce
so /such
öyle
so much
öyle çok
you have learned
öğrendin
creepy
ürpertici
on top of them
üstlerinde
They still had their dinner outfits on them.
Üstlerinde hâlâ akşam yemeği kılıkları var.
on top of / on (.. st..)
üstünde
to talk about
üzerinde konuşmak
a thing they loved to talk about
üzerinde konuşmayı sevdikleri bir şey
to love to talk about
üzerinde konuşmayı sevmek
it was talked about
üzerinde konuşulmuştu
three
üç
the three 'Riddles'
üç 'Riddle'
the corpses of the three Riddles
üç Riddle'ın cesetleri
She came across the corpses of the three Riddles.
üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı
Nobody lived inside.
İçinde kimse oturmuyordu.
dawn
şafak
at the break of dawn (when dawn was breaking)
şafak sökerken
ivy
şarmaşık
way /manner
şekilde
now
şimdi
also now it could easily be said (s) that it was the biggest building
şimdi de en büyük bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi
and also now it could easily be said to be the biggest and most imposing building within kilometers
şimdi de kilometrelerce mesafe dahilindeki en büyük ve heybetli bina olduğu rahatlıkla söylenebilirdi
also now it could easily be said (s)
şimdi de rahatlıkla söylenebilirdi
also now it could be said (s)
şimdi de söylenebilirdi