Usages of ben
(Ben) (bir) kişiyim.
I am a person.
(Ben) büyüğüm.
I am big.
(Ben) kahve satıyorum.
I am selling coffee.
(Ben) evet diyorum.
I am saying yes.
Ben Türkçe öğreniyorum.
I am learning Turkish.
(Ben) (bir) çocuk muyum?
Am I a child?
(Ben) otelde değilim.
I am not at the hotel.
Merhaba. Ben Yusuf.
Hello. I am Yusuf.
Ben de memnun oldum.
I am also pleased to meet you.
Ben de üniversitede okuyorum.
I am also studying at the university.
Peki, ben gidiyorum, tamam mı?
Well, I am going, okay?
(Ben) seni seviyorum.
I love you.
Bende para yok.
I have no money.
Ben de seni seviyorum.
I love you tooSEN.
benim
my, mine
bana
to me
(Ben) ağaçların arasında oturuyorum.
I am sitting between the trees.
(Ben) Türkiye'nin dışında oturuyorum.
I am living outside of Turkey.
(Ben) içeriye geliyorum.
I am coming insideNOUN.
(Ben) içeri geliyorum.
I am coming insideADVERB.
(Ben) dışarıya çıkıyorum.
I am going outsideNOUN.
As a phrase, 'to go outside' is translated to Turkish as "dışarı çıkmak".
(Ben) dışarı çıkıyorum.
I am going outsideADVERB.
As a phrase, 'to go outside' is translated to Turkish as "dışarı çıkmak".
(Ben) okuldan eve geliyorum.
I am coming home from school.
(Ben) evden çıkıyorum.
I am going out of the house.
(Ben) kedilerden korkuyorum.
I am afraid of cats.
(Ben) genellikle işten önce kahvaltı yapıyorum.
I usually have breakfast before work.
Tişörtümü giyiyorum.
I am putting on my T-shirt.
(Bir) etek giyiyorum.
I am putting on a skirt.
Giyiniyorum.
I am getting dressed.
(Ben) onu anlamıyorum.
I don't understand that.
(Ben) buna inanmıyorum.
I don't believe this.
(Ben) yarım ekmek istiyorum.
I want half a (loaf of) bread.
(Ben) bir buçuk ekmek istiyorum.
I want one and a half (loaves of) bread.
(Ben) iki buçuk ekmek istiyorum.
I want two and a half (loaves of) bread.
(Ben) biraz hastayım.
I am a bit sick.
Çarşamba günü çalışıyorum.
On Wednesday I am working.
Ben onu yaptım.
I did that.
(Siz) beni anladınız mı?
Did you understand me?
(Ben) bisikletle geliyorum.
I am coming by bicycle.
(Ben) metroyla gidiyorum.
I am going by metro.
(Ben) (benim) ailemle kahvaltı yaptım.
I had breakfast with my family.
(Ben) Mustafa'yla satranç oynadım.
I played chess with Mustafa.
(Sen) benimle geliyor musun?
Are you coming with me?
(Ben) sizinle gelmek istiyorum.
I want to come with you.
(Ben) şekersiz kahve istiyorum.
I want coffee without sugar.
(Ben) sade kahve istiyorum.
I want plain coffeeWITHOUT SUGAR AND MILK
(Ben) bu lezzetsiz boku istemiyorum.
I don't want this tasteless shit.
Ben (bir) Amerikalıyım.
I am an American
(Ben) sekiz yaşındayım.
I am eight years old.
Bugün (ben) ilk kez satranç oynadım.
Today I've played chess for the first time.
(Ben) çok şişmandım.
I was very fat.
(Ben) yaramaz (bir) çocuk muydum?
Was I a naughty child?
(Sen) benden (daha) güzelsin.
You are more beautiful than I.
(Ben) ondan (daha) büyüğüm.
I am olderB than him.
(Ben) en büyüğünü istiyorum.
I want the biggest one.
(Ben) gelmeyeceğim.
I will not come.
(Ben) ölecek miyim?
Will I die?
(Sen) bu akşam beni arayacak mısın?
Will you call me tonight?
(Ben) yemek pişiriyorum.
I am cooking food.
(Ben) Türkçe öğrenmeyi seviyorum.
I love learning Turkish.
(Ben) uçmaktan korkuyorum.
I am afraid of flying.
(Ben) Türkçe öğrenmeye çalışıyorum.
I am trying to learn Turkish.
(Ben) yeni bir şey denemek istiyorum.
I want to try something new.
(Ben) yüzmeyi yarın istiyorum.
It is tomorrow that I want to swim.
(Ben) Türkçe konuşmaktan nefret ediyorum.
I hate speaking Turkish
Sandığı açayım mı?
Shall I open the chest?
Bakayım.
Let me look.
Lütfen, ben ödeyeyim.
Please, let me pay.
Kırmızı elbiseyi giyeyim mi?
Shall I wear the red dress?
Beni dikkatlice dinle.
Listen to me carefully.
bence
according to me, in my opinion
(Ben) işe geç kaldım.
I was late for work.
(Ben) yarın erken kalkacağım.
Tomorrow I will get up early.
Maalesef (ben) çok yaşlıyım.
Unfortunately I am too old.
(Ben) oraya yalnız gidiyorum.
I am going there alone.
(Ben) nadiren bira içiyorum.
I rarely drink beer.
(Sen) beni neredeyse öldürdün.
You almost killed me.
(Ben) tek başıma yaşıyorum.
I live by myself.
Aynısı bende var.
I have the same one.
Beni hep bulursunuz.
You always find me.
Gece bende kalmaz mısın?
Won't you spend the night in my place?
bencil
selfish
(Ben) bir fincan kahve alabilir miyim lütfen?
May I get a cup of coffee please?
Benden hiçbir zaman nefret edemeyeceksin.
You will never be able to hate me.
Bu dükkanın sahibi beni tanır.
The owner of this shop knows me.
Ben onu yaparım.
I'll do it.
Abini öldürsem beni sevecek misin?
If I kill your elder brother, will you love me?
Ölüyorsam beni tedavi edin!
If I am dying, cure me!
Elinizdeki mektup benim tarafımdan yazıldı.
The letter in your hand was written by me.
Ben küçükken cips sadece bir liraydı.
When I was little, chips were only one lira.
Kızarkadaşım yemek yaparken ben televizyon izleyeceğim.
While my girlfriend cooks, I will watch TV.
Ben biliyorum ki Kamil hayatında hiç sevişmedi.
I know that Kamil (in his life) never made love.
In English when we make sentences with never or ever, it automatically refers to the subject's total experience. Like when we say "John never kissed." It automatically means that John has never touched lips with another person in his entire life.
But in Turkish, when we say "John hiç öpüşmedi.", it sounds as if the sentence did not end yet, as if it would continue with something like "at the party" or "on that boat-trip". So we put "hayatında" (in his/her life) to emphasize this point.
Additionally, depending on the subject, it would conjugate as "hayatımda, hayatında, hayatında, hayatımızda, hayatınızda, hayatlarında".
Ben senin gizli saklı meselelerine karışmayacağım.
I won't get involved in your secret and hidden matters.
İşimi yapmak zorundayım yoksa Erik beni kovar.
I have to do my job, otherwise Erik will fire me.
Beni öldürmeye mecburlar.
They have to kill me.
senli benli
first name basis
Demin düşen bardağı ben kırdım.
I broke the glass which fell just now.
Ablası evlenen Furkan beni aradı.
Furkan whose sister got married/is going to get married, called me.
Sevdiğim kız beni sevmiyor.
The girl that I love doesn't love me.
Sizsiz gitmem ben o konsere.
I won't go to that concert without you guys.
Kapı çaldığında ben açarım.
When the doorbell rings, I will open (the door).
Ben yattığımda hava serindi.
It was cool when I went to bed.
Arkadaşınız avukatsa beni arayabilir mi lütfen?
If your friend is a lawyer can s/he call me please?
Para bende yok.
I don't have the money.
Elon.io is an online learning platform
We have an entire course teaching Turkish grammar and vocabulary.
Your questions are stored by us to improve Elon.io
You've reached your AI usage limit
Sign up to increase your limit.