| I will not come. | (Ben) gelmeyeceğim. |
| You will go at nine o'clock, right? | (Sen) saat dokuzda gideceksin, değil mi? |
| never | asla |
| to find; to find out | bulmak |
| He will never find out. | (O) asla bulmayacak. |
| We will find them. | (Biz) onları bulacağız. |
| in a little while, a little later, shortly after, soon | birazdan |
| You will feel well soon. | (Siz) birazdan iyi hissedeceksiniz. |
| They won't be here. | (Onlar) burada olmayacak(lar). |
| to die | ölmek |
| Will I die? | (Ben) ölecek miyim? |
| this evening; tonight | bu akşam |
| to search, to look for; to call | aramak |
| Will you call me tonight? | (Sen) bu akşam beni arayacak mısın? |
| What will you do? | (Sen) ne yapacaksın? |
| Won't he come? | (O) gelmeyecek mi? |
| Won't we go? | (Biz) gitmeyecek miyiz? |
| When will we go? | (Biz) ne zaman gideceğiz? |
| Will you come by car? | (Siz) arabayla gelecek misiniz? |
| Will they understand? | (Onlar) anlayacaklar mı? |