Usages of ferahlatıcı
Yaz sıcağında limonata içmek ferahlatıcıdır.
Drinking lemonade in the summer heat is refreshing.
Parkta ferahlatıcı bir rüzgar esiyor.
A refreshing breeze is blowing in the park.
Plaja vardığımda denizin ferahlatıcı esintisi beni hemen canlandırdı.
(When I arrived at the beach, the refreshing sea breeze immediately revitalized me.)
Elon.io is an online learning platform
We have an entire course teaching Turkish grammar and vocabulary.