Mezmur 1

QuestionAnswer
happy
mutlu
How happy!
Ne mutlu
man /human /human being
insan
that
o
that man (i)
o insan
How happy is the man(i) !
Ne mutlu o insana
who /which
ki
to walk
yürümek
he doesn't walk
yürümez
How happy is the man(i) who doesn't walk !
Ne mutlu o insana ki yürümez
to stand /stop
durmak
He doesn't stand
durmaz
How happy is the man(i) who doesn't stand!
Ne mutlu o insana ki durmaz
to sit /live (stay)
oturmak
he doesn't sit
oturmaz
He doesn't walk, he doesn't stand, he doesn't sit.
Yürümez, durmaz, oturmaz.
bad /evil /wicked
kötü
the bad ones/the evil ones
kötüler
advice /counsel
öğüt
the counsel of the wicked
kötülerin öğüdü
to walk in(with) the counsel of the wicked
kötülerin öğüdüyle yürümek
How happy is the man (i) who doesn't walk in the counsel of the wicked.
Ne mutlu o insana ki kötülerin öğüdüyle yürümez.
sin
günah
sinner
günahkâr
way
yol
the way of the sinners
günahkârların yolu
in the way of the sinners
günahkârların yolunda
He doesn't stand /stop in the way of the sinners.
günahkârların yolunda durmaz
How happy is the man(i) who doesn't stand in the way of the sinners !
Ne mutlu o insana ki günahkârların yolunda durmaz
mockers
alaycılar
between /in the midst of / among
arasında
in the midst of the mockers
alaycıların arasında
How happy is the man(i) who doesn't sit among the mockers!
Ne mutlu o insana ki alaycıların arasında oturmaz.
How happy is the man (i) who doesn't walk in the counsel of the wicked, who doesn't stand in the way of the sinners, who doesn't sit among the mockers.
Ne mutlu o insana ki kötülerin öğüdüyle yürümez, günahkârların yolunda durmaz, alaycıların arasında oturmaz.
but /however /yet /nevertheless /lediglich
ancak
pleasure
zevk
to enjoy /delight /take pleasure in
zevk almak
he takes pleasure in
zevk alır
he takes his pleasure in
zevkini alır
the Lord (last letter doubles if a case ending is attached!!!)
RaB
law
yasa
the law of the Lord
RaBbin yasası
from the law of the Lord
RaBbin yasasından
he takes his pleasure in the law of the Lord
zevkini RaBbin yasasından alır
and
ve
day
gün
night
gece
day time
gündüz
day and night (as in the anatolian folksong 'Uzun ince bir yoldayım'
gündüz gece
night and day (more frequently used)
gece gündüz
to think
düşünmek
deeply
derin derin
he thinks deeply
derin derin düşünür
upon it
onun üzerinde
and he thinks deeply upon it/he meditates upon it night and day
ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür
But he takes his pleasure in the law of the Lord and meditates upon it night and day.
Ancak zevkini RaBbin yasasından alır ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür.
stream
akarsu
coast /shore /edge /bank
kıyı
river bank
akarsu kıyısı
planted /standing
dikilmiş
planted by the river bank
akarsu kıyısına dikilmiş
tree
ağaç
a tree planted by the river banks
akarsu kıyılarına dikilmiş ağaç
to ressemble
benzemek
to ressemble a tree planted at the river side
akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzemek
such /suchlike
böylesi
Such is like a tree planted by the riverside (such ressembles...)
böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer
fruit
meyve
season
mevsim
to give
vermek
he gives
o verir
He gives his fruit in its season
O meyvesini mevsiminde verir.
leaf
yaprak
to fade /wither
solmak
never
hiç
His leaves (sg) never wither.
Yaprağı hiç solmaz.
every
her
work /affair /business
his work
işi
all his work
her işi
to do /make
yapmak
that he does
yaptığı
every work that he does
yaptığı her işi
to succeed
başarmak
it succeeds
başarır
every work that he does succeeds
yaptığı her işi başarır
Such is like a tree planted by the riverside (such ressembles...), he gives his fruit in its season, his leaves never wither, every work that he does succeeds.
Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, meyvesini mevsiminde verir, yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her işi başarır.
such /like this
böyle
is/are not
değil
the wicked are not like this
kötüler böyle değil
wind
rüzgâr
to hurl /swing /fling /throw out /chuck(s)
savurmak
that is tossed by the wind
rüzgârın savurduğu
straw
saman
one straw / chaff
saman çöpü
chaff tossed by the wind
rüzgârın savurduğu saman çöpü
they ressemble
benzerler
They are like (they ressemble) chaff tossed by the wind
rüzgârın savurduğu saman çöpüne benzerler
therefore /for this (reason) /because of this/that's why /accordingly
bu yüzden
to judge /to try (in court)
yargılamak
a judge
yargıç
to be judged/tried
yargılanmak
when he is tried
yargılanınca
to be acquitted
aklanmak
he cannot be acquitted
aklanamaz
therefore when he is judged, he cannot be acquitted
Bu yüzden yargılanınca aklanamaz.
place
yer
to find
bulmak
he cannot find
bulamaz
the sinners cannot find a place
günahkârlar yer bulamaz
correct /right
doğru
the righteous
doğrular
group / gathering /community
topluluk
the community of the righteous
doğrular topluluğu
to find a place in the community of righteous
doğrular topluluğunda yer bulmak
The sinners cannot find a place in the community of the righteous.
doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar.
to guard / watch over / oversee /tend
gözetmek
The Lord watches over the way of the righteous
RaB doğruların yolunu gözetir.
because /for
çünkü
For the Lord watches over the way of the righteous
Çünkü RaB doğruların yolunu gözetir.
death
ölüm
to lead to /to take away to
götürmek
to lead to death
ölüme götürmek
he leads to
götürür
the way of the wicked leads to death
kötülerin yolu ölüme götürür
as for /as to /if
ise
as for the way of the wicked, it leads to death
kötülerin yolu ise ölüme götürür
For the Lord watches over the way of the righteous, as for the way of the wicked, it leads to death.
Çünkü RAB doğruların yolunu gözetir, kötülerin yolu ise ölüme götürür.
How happy is the man (i) who doesn't walk in the counsel of the wicked, who doesn't stand in the way of the sinners, who doesn't sit among the mockers.
Ne mutlu o insana ki kötülerin öğüdüyle yürümez, günahkârların yolunda durmaz, alaycıların arasında oturmaz.
But he takes his pleasure in the law of the Lord and meditates upon it night and day.
Ancak zevkini RaBbin yasasından alır ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür.
Such is like a tree planted by the riverside (such ressembles...), he gives his fruit in its season, his leaves never wither, every work that he does succeeds.
Böylesi akarsu kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, meyvesini mevsiminde verir, yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her işi başarır.
The wicked are not like this, they are like (they ressemble) chaff tossed by the wind.
kötüler böyle değil, rüzgârın savurduğu saman çöpüne benzerler.
Therefore the sinners cannot be acquitted when they are judged, they cannot find a place in the community of the righteous.
Bu yüzden yargılanınca aklanamaz, doğrular topluluğunda yer bulamaz günahkârlar.
For the Lord watches over the way of the righteous, as for the way of the wicked, it leads to death.
Çünkü RAB doğruların yolunu gözetir, kötülerin yolu ise ölüme götürür.