but /however /yet /nevertheless /lediglich | ancak |
variation | çeşitleme |
all (b) | bütün |
all variations | bütün çeşitlemeler |
all variations of the story | hikâyenin bütün çeşitlemeleri |
point | nokta |
the same | aynı |
the same point | aynı nokta |
from the same point (ablative) | aynı noktadan |
to start / begin | başlamak |
All variations of the story started off from the same point. | hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu |
However (a) all the variations of the story started off from the same point : | Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu: |
fifty years ago | elli yıl önce |
day | gün |
in the days | günlerde |
So far you have learned hundred thirty words. | Buraya kadar yüz otuz tane kelime öğrendin. |
well-kept /snug /gepflegt | bakımlı |
In the days when Riddle house was still well kept. | Riddle Evi hâlâ bakımlı olduğu günlerde. |
impressive /fascinating | etkileyici |
In the days when Riddle house was still well kept and impressive. | Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde. |
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive . | Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde. |
summer | yaz |
morning | sabah |
summer morning | yaz sabahı |
a beautiful summer morning | güzel bir yaz sabahı |
dawn | şafak |
at the break of dawn (when dawn was breaking) | şafak sökerken |
At dawn on a beautiful summer morning | Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken |
servant /maid | hizmetçi |
room | oda |
living room | oturma odası |
So far you have learned hundred forty words. | Buraya kadar yüz kırk tane kelime öğrendin. |
to enter | girmek |
a maid had entered the living room | bir hizmetçi oturma odasına girmişti |
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room. | Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmişti. |
body /corpse | ceset |
three | üç |
the three 'Riddles' | üç 'Riddle' |
the corpses of the three Riddles | üç Riddle'ın cesetleri |
to encounter / meet /come across | ile karşılaşmak |
She came across the corpses of the three Riddles. | üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı |
A maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles. | Bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı. |
At dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room abd come across the corpses of the three Riddles. | Güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı. |
However (a) all the variations of the story started off from the same point : | Ancak, hikâyenin bütün çeşitlemeleri aynı noktadan başlıyordu: |
Fifty years ago, in the days when Riddle house was still well kept and impressive, at dawn on a beautiful summer morning a maid had entered the living room and come across the corpses of the three Riddles. | Elli yıl önce, Riddle Evi hâlâ bakımlı ve etkileyici olduğu günlerde, güzel bir yaz sabahı şafak sökerken bir hizmetçi oturma odasına girmiş ve üç Riddle'ın cesetleriyle karşılaşmıştı. |