weak /thin /lean | zayıf |
Mrs. Dursley was thin. | Mrs. Dursley zayıftı. |
blonde | sarışın |
She was blond. | Sarışındı. |
She had a neck. | Bir boynu vardı. |
long | uzun |
length | uzunluk |
eigthy | seksen |
eighth | sekizinci |
You have reached the eighth level : There are eighty words becoming familiar to you | Sekizinci seviyeye ulaştın : Sana tanıdık gelen seksen tane kelime var |
usual /ordinary | olağan |
in its length | uzunluğunda |
two | iki |
time /multiple/ - fold /layer / floor | kat |
twice | iki kat |
in its length twice of the usual | olağanın iki katı uzunluğunda |
a neck double the length of the usual | olağanın iki katı uzunluğunda bir boyun |
She had a neck double the length of the ordinary. | Olağanın iki katı uzunluğunda bir boynu vardı. |
to come in handy /to serve /do the job | işine yaramak |
very /very much /quite (p) | pek |
it came in quite handy /it served very well | pek işine yarıyordu |
and /also | da - de |
this | bu |
and this | bu da |
And this came in very (p) handy. | Bu da pek işine yarıyordu. |
ninety | doksan |
ninth | dokuzuncu |
You have reached the nineth level : There are ninety words becoming familiar to you | Dokuzuncu seviyeye ulaştın : Sana tanıdık gelen doksan tane kelime var |
neighbour | komşu |
to spy /pry /peek /observe | gözetlemek |
to spy on the neighbours | komşuları gözetlemek |
And this came in very (p) handy for spying on the neighbours | Bu da komşuları gözetlemekte pek işine yarıyordu. |
garden | bahçe |
fence | çit |
the garden fences | bahçe çitleri |
to extend /spread / stretch | uzatmak |
above (direction > ablative) | üzerinden |
to stretch above/over | üzerinden uzatmak |
head (k) | kafa |
her head (k) | kafası |
to stretch her head | kafasını uzatmak |
to stretch her head over the garden fences | bahçe çitlerinin üzerinden kafasını uzatmak |
to stretch and... | uzatıp |
to stretch and spy | uzatıp gözetlemek |
to stretch out her head(k) and spy on the neighbours | kafasını uzatıp komşuları gözetlemek |
to stretch out her head(k) over the garden fences and spy on the neighbours | bahçe çitlerinin üzerinden kafasını uzatıp komşuları gözetlemek |
And this came in quite handy to stretch out her head over the garden fences and spy on the neighbours. | Bu da bahçe çitlerinin üzerinden kafasını uzatıp komşuları gözetlemekte pek işine yarıyordu. |
Mrs. Dursley was thin, she was blond, she had a neck double the length of the ordinary, and this came in very handy to stretch out her head over the garden fences and spy on the neighbours. | Mrs. Dursley zayıftı, sarışındı, olağanın iki katı uzunluğunda bir boynu vardı; bu da bahçe çitlerinin üzerinden kafasını uzatıp komşuları gözetlemekte pek işine yarıyordu |
one hundred | yüz |
tenth | onuncu |
You have reached the tenth level : There are one hundred words becoming familiar to you | Onuncu seviyeye ulaştın : Sana tanıdık gelen yüz tane kelime var |