Reading Turkish: Gospel of John

QuestionAnswer
"I am not the Messiah" he said openly.
'Ben Mesih değilim' diye açıkça konuştu.
A man appeared.
Bir adam ortaya çıktı.
a man named John
Yahya adlı bir adam
A man named John, sent by God, appeared.
Tanrının gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı.
a man sent by God named John
Tanrının gönderdiği Yahya adlı bir adam
a man who was sent by God
Tanrının gönderdiği bir adam
above /superior
üstün
above me /higher than me /superior to me
benden üstün
after
sonra
after me
benden sonra
all / all of them /the lot (h)
hepsi
all of those wo believe
iman edenlerin hepsi
all of us
hepimiz
All things were made (came into being) through him, nothing that exists, existed without Him.
Her şey onun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey Onsuz olmadı.
All things were made (came into being) through him.
Her şey onun aracılığıyla var oldu.
among /between
arasında
among us
aramızda
and
ve
and the Word was God
ve Söz Tanrıydı.
authorities
yetkililer
because
çünkü
before /earlier
önce
beginning
başlangıç
blood
kan
body (b) / flesh
beden
bosom (b)
bağır
bravo
aferin
Bravo! So far you have memorized fifty words.
Aferin! Şu ana kadar elli tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized forty words.
Aferin! Şu ana kadar kırk tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized seventy words.
Aferin! Şu ana kadar yetmiş tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized sixty words.
Aferin! Şu ana kadar altmış tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized ten words.
Aferin! Şu ana kadar on tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized thirty words.
Aferin! Şu ana kadar otuz tane kelime ezberledin.
Bravo! So far you have memorized twenty words.
Aferin! Şu ana kadar yirmi tane kelime ezberledin.
but
ama
but grace and truth came through Jesus Christ.
ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi.
but his own people(h) did not receive Him
ama kendi halkı Onu kabul etmedi
by the name /named
adlı
child
çocuk
children
çocuklar
coming from the father
Baba'dan gelen
coming into the world
dünyaya gelen
darkness
karanlık
desire /want /wish
istek
enlightening
aydınlatan
enlightening every (hu)man
her insanı aydınlatan
everybody
herkes
everything /all things
her şey
Everything came into being.
Her şey var oldu
existing
var olan
father
baba
fifty
elli
folk /people (h)
halk
for the purpose of
amacıyla
forty
kırk
from desires of the flesh
beden isteğinden
from His fullness
Onun doluluğundan
from Jerusalem
Yeruşalimden
from/of me (ablative)
benden
full of grace and truth
lütuf ve gerçekle dolu
full of truth
gerçekle dolu
fullness
doluluk
God
Tanrı
grace
lütuf
grace upon grace
lütuf üzerine lütuf
he /she /it
o
he came
geldi
He came for the purpose of witness
Tanıklık amacıyla geldi.
He came for the purpose of witness, to witness to the light and that through him everybody may believe.
Tanıklık amacıyla, ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi.
he came into his own country
kendi yurduna geldi
He came into his own country, but his own people did not receive Him.
Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı Onu kabul etmedi.
he came that everybody may believe
herkes iman etsin diye geldi
he came to witness to the light and that everybody may believe
ışığa tanıklık etsin ve herkes iman etsin diye geldi
he came to witness to the light and that through him everybody may believe
ışığa tanıklık etsin ve herkes onun aracılığıyla iman etsin diye geldi
He came to witness to the light.
ışığa tanıklık etsin diye geldi
he did not know (the person) /er kannte (ihn) nicht
tanımadı
he didn't deny
inkâr etmedi
He gave the right
Hakkı verdi
He gave the right to become children of God.
Tanrının çocukları olma hakkını verdi.
he himself was not the light
kendisi ışık değildi
He himself was not the light, but he came to witness to the light.
Kendisi ışık değildi ama ışığa tanıklık etmeye geldi.
He lived among us.
Aramızda yaşadı.
He said with a loud voice : /( He cried out and said:)
yüksek sesle şöyle dedi:
He said with a loud voice : /( He cried out and said:) "He who comes after me is superior to me."
Yüksek sesle şöyle dedi: 'Benden sonra gelen benden üstündür.'
he talked openly
açıkça konuştu
He was (together) with God in the beginning.
Başlangıçta O, Tanrıyla birlikteydi.
He was before me.
O benden önce vardı.
He was in the world.
O, dünyadaydı.
He was the world, the world came into being through Him, but the world did not know Him.
O, dünyadaydı, dünya Onun aracılığıyla var oldu, ama dünya Onu tanımadı.
He who comes after me is superior to me, because He was (existed) before me.
Benden sonra gelen benden üstündür, çünkü O benden önce vardı.
high /loud
yüksek
him /her/it (accusative)
onu
himself
kendi(si)
his /hers /its
onun
His fullness
Onun doluluğu
his mediation
onun aracılığı
his only (unique) Son's supremacy
biricik Oğlunun yüceliği
his own country
kendi yurdu
his own people (folk)
kendi halkı
holy
kutsal
homeland /fatherland /native country /youth hostel /dormitory
yurt
I
ben
I am not
değilim
I am not the Messiah.
Ben Mesih değilim.
In Him was life (y) and the life (y) was the light of men (i).
Yaşam Ondaydı ve yaşam insanların ışığıydı.
in him/in her /in it
onda
in the beginning
başlangıçta
In the beginning was the Word.
Başlangıçta Söz vardı.
In the beginning was the Word. The Word was (together) with God and the Word was God.
Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrıyla birlikteydi ve Söz Tanrıydı.
in the darkness
karanlıkta
in the world
dünyada
into the world
dünyaya
is not
değil
it could not overcome
alt edemedi
it was
oldu
it was not
olmadı
it was the light of men (i)
insanların ışığıydı
Jerusalem
Yeruşalim
Jesus Christ
İsa Mesih
Jew /Jewish
Yahudi
John witnessed about Him.
Yahya Ona tanıklık etti.
John witnessed about Him. He said with a loud voice : This (fact) is the person about whom I said: He who comes after me is superior to me, because He was before me.
Yahya Ona tanıklık etti. Yüksek sesle şöyle dedi : Benden sonra gelen benden üstündür, çünkü benden önce vardı diye sözünü ettiğim kişi budur.
John's testimony
Yahya'nın tanıklığı
John's testimony was such :
Yahya'nın tanıklığı şöyle oldu :
law
yasa
let everybody believe /that everybody may believe
herkes iman etsin
let him testify
tanıklık etsin
Levite
Levili
life (y)
yaşam
life (y) is in Him
yaşam Onda
life (y) was in Him
yaşam Ondaydı
light (noun)
ışık
man (a)
adam
man /human /human being
insan
mediation /intervention /intercession
aracılık
Moses
Musa
name (a)
ad
neither from the blood nor of fleshly or human desires
ne kandan ne beden ne de insan isteğinden
neither nor (+ pos verb)
ne... ne de...
never
hiçbir zaman
no /any /whatsoever
hiçbir
nobody
hiç kimse
Nobody ever saw God.
Tanrıyı hiçbir zaman hiç kimse görmedi.
Nobody has ever seen God. The Only Son who is on the bosom of the Father and who is God made Him known.
Tanrıyı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Babanın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul Onu tanıttı.
nothing /anything
hiçbir şey
nothing happened
hiçbir şey olmadı
nothing that exists
var olan hiçbir şey
nothing that exists, existed without Him.
var olan hiçbir şey Onsuz olmadı
now
şu anda
of human desires
insan isteğinden
of/from blood
kandan
on the bosom of the Father
Babanın bağrında
on the contrary they are born of God
tersine onlar Tanrıdan doğdular.
only / unique
biricik
onto /above / upon (dat.)
üzerine
openly
açıkça
per contra /on the contrary /rather /backwards
tersine
person (k)
kişi
piece /grain - used after number word (not obliged) / Stück
tane
priest
kâhin
right /claim /benefit
hak
seventy
yetmiş
sixty
altmış
so far
şu ana kadar
somebody
kimse
something happened
bir şey oldu
son
oğul
sovereignity /dignity supremacy
yücelik
such /the following
şöyle
ten
on
ten words
on (tane) kelime
that / so /word to connect direct speech to the main sentence when the main sentence uses any verb other than demek
diye
that he witnessed
tanıklık etsin diye
the bosom of the Father
Babanın bağrı
The darkness could not overcome it.
Karanlık onu alt edemedi.
the Holy Law
Kutsal Yasa
The Holy Law was given by Moses
Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi.
The Holy Law was given by Moses, but grace and truth came through Jesus Christ.
Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi.
the Jewish authorities
Yahudi yetkililer
the light of men (i)
insanların ışığı
the light shines
ışık parlar
The light shines in the darkness.
Işık karanlıkta parlar.
The light shines in the darkness. The darkness couldn't overcome it.
Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi.
the Messiah
Mesih
the one who receives Him(self) and...
Kendisini kabul edip
the one coming after me
benden sonra gelen
the One who comes after me is superior to me. (fact)
Benden sonra gelen benden üstündür.
the only (unique) Son
biricik Oğul
The only (unique) Son who is on the bosom of the Father
Babanın bağrında bulunan biricik Oğul
The Only Son who is God
Tanrı olan biricik Oğul
The Only Son who is God made Him known.
Tanrı olan biricik Oğul Onu tanıttı.
The Only Son who is on the bosom of the Father and who is God made Him known.
Babanın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul Onu tanıttı.
The Only Son who is on the bosom of the Father made Him known.
Babanın bağrında bulunan biricik Oğul Onu tanıttı.
the person about whom I said ("whose saying I did")
sözünü ettiğim kişi
the person I talked of
söz ettiğim kişi
the priests and Levites
kâhinlerle Levililer
the right to become children
çocuklar olma hakkı
the right to become children of God
Tanrının çocukları olma hakkı
The Son introduced Him /made Him known
Oğul Onu tanıttı
the supremacy (glory) of a (his) Unique Son coming from the Father, full of grace and truth
Baba'dan gelen lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğlunun yüceliği
the true light enlightening every man(i)
her insanı aydınlatan gerçek ışık
The Word became flesh and lived among us.
Söz insan olup aramızda yaşadı.
The word became flesh. (a human)
Söz insan oldu.
The Word is together with God.
Söz Tanrıyla birlikte.
The Word was (together) with God and the Word was God.
Söz Tanrıyla birlikteydi ve Söz Tanrıydı.
The Word was together with God.
Söz Tanrıyla birlikteydi.
The world came into being through Him.
Dünya onun aracılığıyla var oldu.
The world did not know Him.
Dünya Onu tanımadı.
there was
vardı
there was the true light
gerçek ışık vardı
There was the true light coming into the world, enlightening every man (i) .
Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı.
There was the true light coming into the world.
Dünyaya gelen gerçek ışık vardı.
They are born of God.
Onlar Tanrıdan doğdular.
They are not born of blood nor fleshly or human desires
Onlar ne kandan ne beden ne de insan isteğinden doğdular.
They are not born of blood nor fleshly or human desires but on the contrary they are born of God.
Onlar ne kandan ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine Tanrıdan doğdular.
they did not receive /accept him
Onu kabul etmedi
thing
şey
thirty
otuz
This (fact) is the person about whom I said: He who comes after me is superior to me, because He was before me.
Benden sonra gelen benden üstündür, çünkü benden önce vardı diye sözünü ettiğim kişi budur.
This is the person about whom I said (fact)
Sözünü ettiğim kişi budur.
those believing in His name
adına iman edenler
Those who receive Him(self) and believe in His name
Kendisini kabul edip adına iman edenler
thus (n)
nitekim
Thus we all have received from His fullness grace upon grace.
Nitekim hepimiz Onun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık.
Thus we all have received grace upon grace.
Nitekim hepimiz lütuf üzerine lütuf aldık.
Thus(n) all of us have received.
Nitekim hepimiz aldık.
time
zaman
to accept /agree /receive
kabul etmek
To all of those who receive Him and believe in His name
Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine
To all of those who receive Him and believe in His name He gave the right to become children of God.
Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrının çocukları olma hakkını verdi.
to all of those wo believe
iman edenlerin hepsine
to appear /surface /to come out
ortaya çıkmak
to ask
sormak
to be
olmak
to be / to exist /to be found / situated /se trouver
bulunmak
to be about to
üzere
to be about to ask
sormak üzere
to be about to ask:"Who are you?"
'Sen kimsin?' diye sormak üzere
to be born
doğmak
to be born from blood
kandan doğmak
to be given
verilmek
to become children
çocuklar olmak
to believe
iman etmek
to believe in His name
adına iman etmek
to come
gelmek
to come into the world
dünyaya gelmek
to deny
inkâr etmek
to enlighten /brighten /illume
aydınlatmak
to exist /to come into being
var olmak
to give
vermek
to John
Yahya'ya
to know (someone)
tanımak
to know (something)
bilmek
to know a person / kennen /connaitre
tanımak
to make someone known /to introduce s. o.
tanıtmak
to memorize
ezberlemek
to overcome
alt etmek
to receive /take /buy
almak
to see
görmek
to send
göndermek
to shine / sparkle /glow
parlamak
to speak of /talk about /mention
söz etmek
to talk
konuşmak
To those who receive Him(self) and believe in His name He gave...
Kendisini kabul edip adına iman edenlere... verdi.
to witness (+dat.)
tanıklık etmek
together
birlikte
tool /means /vehicle/medium
araç
true/real
gerçek
truth
gerçek
twenty
yirmi
voice /noise /sound
ses
was like that : ... /was as such...
şöyle oldu
was not
değildi
we have received
aldık
we saw
gördük
we saw his supremacy
onun yüceliğini gördük
We saw his supremacy, the supremacy (glory) of a (his) Unique Son coming from the Father, full of grace and truth.
Onun yüceliğini - Baba'dan gelen lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğlunun yüceliğini - gördük.
When the Jewish authorities sent
Yahudi yetkililer gönderdikleri zaman
When the Jewish authorities sent the priests and the Levites
Yahudi yetkililer kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman
When the Jewish authorities sent the priests and the Levites from Jerusalem to John about to ask "Who are you?"
Yahudi yetkililer Yahya'ya, 'Sen kimsin?' diye sormak üzere Yeruşalimden kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman.
When the Jewish authorities sent the priests and the Levites from Jerusalem to John.
Yahudi yetkililer Yahya'ya Yeruşalimden kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman
When the Jewish authorities sent the priests and the Levites to John about to ask "Who are you?" John's testimony was such: he spoke openly, he didn't deny it - "I am not the Messiah." he said openly.
Yahudi yetkililer Yahyaya, 'Sen kimsin?' diye sormak üzere Yeruşalimden kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman Yahyanın tanıklığı şöyle oldu -açıkça konuştu, inkâr etmedi- 'Ben Mesih değilim', diye açıkça konuştu.
When the Jewish authorities sent the priests and the Levites to John.
Yahudi yetkililer Yahya'ya kâhinlerle Levilileri gönderdikleri zaman
when they sent
gönderdikleri zaman
Who
kim
Who are you?
Sen kimsin?
who is God
Tanrı olan
who is on the bosom of the Father
Babanın bağrında bulunan
who was sent /lit: that he sent
gönderdiği
who was sent by God / lit. that God sent
Tanrının gönderdiği
with
ile - (y)la - (y)le
with a loud voice /aloud
yüksek sesle
with God
Tanrıyla
with his mediation /through him
onun aracılığıyla
without him/her/it
onsuz
witness /testimony
tanıklık
word (k)
kelime
word (s)
söz
world /earth
dünya
you memorized
ezberledin