Reading Turkish: Gizli Ada - Enid Blyton

QuestionAnswer
"But I don't believe any more that they will come back."
'Ama ben artık geri döneceklerine inanmıyorum.'
"Hello!" he said. "How are you? Are you crying again?"
'Selam!' dedi. 'N'aber? Yine mi ağlıyorsun?'
"Hello!" he said. "How are you?"
'Selam!' dedi. 'N'aber?'
"Here, Jack has come!"
'İşte, Jack geldi!'
"Here, Jack has come!" said Mike.
'İşte, Jack geldi!' dedi Mike.
"Here, Jack has come!" said Mike. "Wipe your eyes, Nora!"
'İşte, Jack geldi!' dedi Mike. 'Gözlerini sil, Nora!'
"Hey you!"
'Hey siz!'
"How bad!" said Jack. (f)
'Ne fena!' dedi Jack.
"How long has it been since they left?" asked Jack.
'Onlar gideli ne kadar oldu?' diye sordu Jack.
"I know that Aunt Harriet and Uncle Henry think that they will never come back." she said.
'Harriet halayla Henry enişte onların asla geri dönmeyeceğini düşündüğünü biliyorum.'dedi.
"If our mother and father were here, they wouldn't allow that we live like this." said Mike.
'Annemizle babamız burada olsaydı bizim böyle yaşamamıza izin vermezdi.' dedi Mike.
"It has been over two years," said Mike. "(My) father built a new airplane and set off to go to Australia."
'İki yılı geçti,'dedi Mike. 'Babam yeni bir uçak yaptı ve Avustralya'ya gitmek için yola çıktı.'
(My) father built a new airplane
Babam yeni bir uçak yaptı.
a /one
bir
A boy came running (out of breath /panting) along the fence and sat down next to them.
Bir oğlan çit boyunca koşturarak geldi ve onların yanına oturdu.
A boy came running (out of breath/panting) along the fence.
Bir oğlan çit boyunca koşturarak geldi.
a new airplane
yeni bir uçak
adventure
macera
again (y)
yine
airplane
uçak
along
boyunca
already (ş)
şimdiden
and
ve
and he set off to go to Australia.
ve Avustralya'ya gitmek için yola çıktı.
another time /once more /again
bir daha
Are you crying again?
Yine mi ağlıyorsun?
at that time
o sırada
at that time someone shouted
o sırada biri sesleniyordu
At that time they heard someone shouting.
O sırada birinin seslendiğini duydular.
aunt (paternel)
hala
aunt (paternel) Harriet and uncle (by marriage) Henry
Harriet halayla Henry enişte
Australia
Avustralya
bad /evil (f)
fena
because I couldn't wash
yıkayamadığım için
because I couldn't wash the curtains well
perdeleri iyi yıkayamadığım için
because I still couldn't wash the curtains well
hâlâ perdeleri iyi yıkayamadığım için
because(i) she loved a lot to fly
uçmayı çok sevdiği için
blue
mavi
blush /turn red /redden /glow
kızarmak
boy
oğlan
bright / shiny /brilliant / polished
parlak
but
ama
But then no news of them could be received again.
Ama sonra bir daha onlardan hiç haber alınamadı.
curtain
perde
eighty
seksen
eye
göz
eyes
gözler
face /countenance (s)
surat
father
baba
fence /hedge
çit
field
kır
fifty
elli
for
için
for my not washing
yıkamadığım için
for not washing
yıkamamak için
for washing
yıkamak için
forty
kırk
from washing the laundry
çamaşır yıkamaktan
good /well
iyi
Harriet shouted a lot at me this morning, because I still couldn't wash the curtains well.
Harriet hâlâ perdeleri iyi yıkayamadığım için bu sabah bana çok bağırdı.
Harriet shouted a lot at me this morning.
Harriet bu sabah bana çok bağırdı.
Harriet shouted at me this morning.
Harriet bu sabah bana bağırdı.
Harriet shouted at me.
Harriet bana bağırdı.
he came /has come
geldi
he said
dedi
He sat down next to them.
Onların yanına oturdu.
he wouldn't allow
izin vermezdi
Hello (s)
Selam
her hands, red and swollen from washing laundry
çamaşır yıkamaktan kızarıp şişmiş elleri
her red and swollen hands
kızarıp şişmiş elleri
her red(dened) hands
kızarmış elleri
her swollen hands
şişmiş elleri
here (it is)/ now / as you see / voilà
işte
here (locative)
burada
his blue eyes
mavi gözleri
his bright blue eyes
parlak mavi gözleri
His bright blue eyes were sparkling mischieveously.
Parlak mavi gözleri haylaz haylaz parlıyordu.
His eyes were shining.
Gözleri parlıyordu.
How bad! (f) /What a shame! /What a pity!
Ne fena!
How long has it been since they left?
Onlar gideli ne kadar oldu?
How long has it been?
Ne kadar oldu?
how much /how long
ne kadar
hundred
yüz
I
ben
I couldn't wash the curtains.
Perdeleri yıkayamadım.
I didn't wash the curtains.
Perdeleri yıkamadım.
I don't believe
inanmıyorum
I don't believe any more that they will come back.
Artık geri döneceklerine inanmıyorum.
I don't believe that they will come back
geri döneceklerine inanmıyorum
I know that Aunt Harriet and Uncle Henry think
Harriet halayla Henry enişte düşündüğünü biliyorum.
I know that Aunt Harriet and Uncle Henry think that they will never come back.
Harriet halayla Henry enişte onların asla geri dönmeyeceğini düşündüğünü biliyorum.
I washed the curtains.
Perdeleri yıkadım.
idle /mischieveous /naughty /impish /good-for-nothing
haylaz
if he were / if they were (with pl subject)
olsaydı
if he were here
burada olsaydı
if our mother and father were here
annemizle babamız burada olsaydı
in the field
kırda
island
ada
it had turned red
kızarmıştı
It has been over two years (it passed two years)
iki yılı geçti
like
gibi
like this / such
böyle
little
az
Look!
Bak!
Mike, Peggy and Nora
Mike, Peggy ve Nora
Mike, Peggy and Nora were sitting in the field talking.
Mike, Peggy ve Nora kırda oturmuş, konuşuyordu.
Mike, Peggy and Nora were sitting in the field.
Mike, Peggy ve Nora kırda oturuyordu.
Mike, Peggy and Nora were talking.
Mike, Peggy ve Nora konuşuyordu.
mischieveously /idly
haylaz haylaz
morning
sabah
mother
anne
My mother also went with him, because she liked flying a lot.
Uçmayı çok sevdiği için, annem de onunla gitti.
My mother went with him
Annem onunla gitti
never
asla
new
yeni
news
haber
next to
yanına
next to them (direction >dat.)
onların yanına
ninety
doksan
no longer /anymore /no more
artık
no news
hiç haber
no news could be received of them
onlardan hiç haber alınamadı
no news was received
hiç haber alınmadı
non-stop, ceaselessly
durmadan
Nora began to cry again and...
Nora yine ağlamaya başlayıp...
Nora cried without ceasing.
Nora durmadan ağlıyordu.
Nora cried.
Nora ağlıyordu.
Nora said: "yes"
'Evet' dedi Nora.
Nora wiped her eyes and said:"Yes."
Nora gözlerini silip 'Evet.' dedi.
Nora wiped her eyes and...
Nora gözlerini silip...
Nora wiped her eyes.
Nora gözlerini sildi.
now
şimdi
Now Jack brings back your joy.
Jack şimdi keyfini yerine getirir.
of them (ablative)
onlardan
our father
babamız
our mother
annemiz
our mother and father
annemizle babamız
Our mother and father wouldn't allow
Annemizle babamız izin vermezdi
Our mother and father wouldn't allow that we live like this.
Annemizle babamız bizim böyle yaşamamıza izin vermezdi.
piece /grain - used after number word (not obliged) / Stück
tane
pleasure / delight / bliss / merriment (k)
keyif
pomegranate
nar
question particle
mi - mı - mu
secret /hidden (g)
gizli
seventy
yetmiş
she showed her hands
ellerini gösterdi
She showed her hands to Jack.
Jack'e ellerini gösterdi.
She showed her hands, red and swollen from washing laundry, to Jack.
Jack'e çamaşır yıkamaktan kızarıp şişmiş ellerini gösterdi.
side (y)
yan
since I /you/he/they went (old form)
gideli
since they went
onlar gideli
sitting
oturmuş
sixty
altmış
someone
biri(si)
someone shouted
biri sesleniyordu
still / yet
hâlâ
swollen
şişmiş
ten
on
ten words
on (tane) kelime
that they arrive (dat) /to their arrival
varmalarına
that they will never come back
onların asla geri dönmeyeceği
that they will return
geri dönecekleri
that we live
bizim yaşamamız
The adventure begins
Macera başlıyor
the boy's face (s)
oğlanın suratı
the boy's face (s) had turned all red and his bright blue eyes were sparkling mischieveously.
Oğlanın suratı nar gibi kızarmıştı ve parlak mavi gözleri haylaz haylaz parlıyordu.
the boy's face (s) had turned all red.
Oğlanın suratı nar gibi kızarmıştı.
The Secret Island
Gizli Ada
there was very little left
çok az kalmıştı
There was very little left, before they would arrive there.
Oraya varmalarına çok az kalmıştı.
they
onlar
they are unhappy
mutsuzlar
They heard
duydular
They heard someone shouting (s)
birinin seslendiğini duydular
they were talking (after a plural subject)
konuşuyordu
they were unhappy
mutsuzlardı
They were very unhappy.
Çok mutsuzlardı.
thirty
otuz
this
bu
this morning
bu sabah
to allow /permit (+dat)
izin vermek
to arrive (v)
varmak
to Australia
Avustralya'ya
to be
olmak
to be taken
alınmak
to believe (in a dative)
inanmak
to come
gelmek
to cry
ağlamak
to fly
uçmak
to fulfill / carry out / execute / complete /bring something back
yerine getirmek
to go
gitmek
to go out /exit
çıkmak
to go to Australia
Avustralya'ya gitmek
to hear
duymak
to learn
öğrenmek
to live /exist
yaşamak
to look
bakmak
to love /like
sevmek
to love flying
uçmayı sevmek
to make /create /build
yapmak
to me /at me
bana
to pass
geçmek
to remain /stay
kalmak
to return
geri dönmek
to run
koşmak
to rush /run up /course/gallop - run getting out of breath
koşturmak
to say
demek
to set off /to be off /to hit the road
yola çıkmak
to shine / sparkle
parlamak
to shout (s)
seslenmek
to show
göstermek
to sit
oturmak
to start / begin
başlamak
to swell (up) /bloat
şişmek
to talk
konuşmak
to there (dat)
oraya
to turn all red (to turn red like a pomegranate)
nar gibi kızarmak
to wash
yıkamak
to wash laundry
çamaşır yıkamak
to wipe
silmek
to yell /shout (b)
bağırmak
twenty
yirmi
two
iki
two years
iki yıl
two years passed
iki yıl geçti
unbelievable /incredible /fantastic
inanılmaz
Unbelievable. You have learned already eighty words.
İnanılmaz. Şimdiden seksen tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already fifty words.
İnanılmaz. Şimdiden elli tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already forty words.
İnanılmaz. Şimdiden kırk tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already hundred and ten words.
İnanılmaz. Şimdiden yüz on tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already hundred and twenty words.
İnanılmaz. Şimdiden yüz yirmi tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already hundred words.
İnanılmaz. Şimdiden yüz tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already ninety words.
İnanılmaz. Şimdiden doksan tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already seventy words.
İnanılmaz. Şimdiden yetmiş tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already sixty words.
İnanılmaz. Şimdiden altmış tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already ten words.
İnanılmaz. Şimdiden on tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already thirty words.
İnanılmaz. Şimdiden otuz tane kelime öğrendin.
Unbelievable. You have learned already twenty words.
İnanılmaz. Şimdiden yirmi tane kelime öğrendin.
uncle (by marriage)
enişte
unhappy
mutsuz
very
çok
very little (ç.)
çok az
wash /laundry
çamaşır
way /road
yol
What news? /What's up?
Ne haber?
What news? /What's up? (spoken)
N'aber?
Wipe your eyes!
Gözlerini sil!
Wipe!
Sil!
with him
onunla
word (k)
kelime
year
yıl
yes
evet
You (pl or formal)
siz
you have learned
öğrendin
you have learned already
şimdiden öğrendin
your eyes
gözlerin