Question | Answer |
---|---|
available; vacant, suitable | müsait |
If you are available my mother will come visit. | Müsaitseniz annem ziyarete gelecek. |
If your friend is a lawyer can s/he call me please? | Arkadaşınız avukatsa beni arayabilir mi lütfen? |
If they are French, they (probably) drink a lot of wine. | Onlar Fransızsa çok şarap içiyorlardır. |
faucet, spigot | musluk |
to leakINTRANSITIVE | sızmak |
to leakTRANSITIVE | sızdırmak |
repairman, mechanic, tinker | tamirci |
to summon, to call | çağırmak |
If the faucet is leaking let's call a repairman. | Musluk sızdırıyorsa bir tamirci çağıralım. |
secret | sır |
If s/he knows our secret, we must kill him/her. | Sırrımızı biliyorsa onu öldürmeliyiz. |
If you want food, cook (do) it yourself. | Yemek istiyorsan kendin yap. |
attire, apparel, clothing | kıyafet |
judgement, ruling; conclusion | yargı |
to judge | yargılamak |
to be judged | yargılanmak |
If I will be judged because of my clothes, I won't come to the party. | Kıyafetlerim yüzünden yargılanacaksam partiye gelmem. |
to get mad, to get angry | sinirlenmek |
If you are going to get mad like this, let's not play. | Böyle sinirlenecekseniz oynamayalım. |
to make rules, to set rules | kural koymak |
referee; arbitrator | hakem |
If the referee is going to set the rules, (then) there is no problem. | Kuralları hakem koyacaksa sorun yok. |
Your questions are stored by us to improve Elon.io