| to flee /escape | kaçmak |
| escape /fugitive/runaway | kaçak |
| Or runaways? | Ya kaçaklar? |
| never | asla |
| "Never!" said Tresting. | 'Asla!' dedi Tresting. |
| first | ilk |
| at first | ilk zamanlarda |
| there were a few runaways | birkaç kaçak oluyordu |
| At first there were a few runaways. | İlk zamanlarda birkaç kaçak oluyordu |
| to inherit | miras kalmak |
| land /soil /territory | toprak |
| when these lands were inherited | Bu toprakların miras kaldığı zaman |
| at first when these lands were inherited | bu toprakların miras kaldığı ilk zamanlarda |
| to me (Dative) | bana |
| father | baba |
| my father | babam |
| from my father | babamdan |
| At first when these lands were inheried from my father to me | Bu toprakların babamdan bana miras kaldığı ilk zamanlarda |
| At first when these lands were inherited from my father to me there were a few runaways. | Bu toprakların babamdan bana miras kaldığı ilk zamanlarda birkaç kaçak oluyordu. |
| family | aile |
| their families | onların aileleri |
| execution | idam |
| to execute | idam etmek |
| to have s. o. executed | birini idam ettirmek |
| I had their families executed | onların ailelerini idam ettirdim |
| At first when these lands were inherited from my father to me there were a few runaways, but I had their families executed. | Bu toprakların babamdan bana miras kaldığı ilk zamanlarda birkaç kaçak oluyordu, ama onların ailelerini idam ettirdim. |