to stop/stand | durmak |
He stopped and looked at Rachel. | Durup Rachel'a baktı. |
as a matter of fact /strictly speaking/in fact | doğrusunu istersen |
darling (h) | hayatım |
in fact darling, I don't believe... | Doğrusunu istersen hayatım,... sanmıyorum. |
to meet / to become acquainted with /to make s. o. acquainted with | tanışmak |
that you met the President | Başkan'la tanıştığın |
I don't believe you even met the President | Başkan'la tanıştığını bile sanmıyorum. |
did you meet (him)? | tanıştın mı? |
In fact darling, I don't believe you even met the President, have you met him? | Doğrusunu istersen hayatım, Başkan'la bile tanıştığını sanmıyorum, tanıştın mı? |