joy | sevinç |
to shine / sparkle /glow | parlamak |
to shine with joy | sevinçle parlamak |
The reporter's face shone with joy. | Muhabirin yüzü sevinçle parladı. |
what he wanted | istediği |
That's it ! You have come across one thousand one hundred and fifty turkish words. | İşte bu! Bin yüz elli tane türkçe kelimeye rastladın. |
He got what he wanted. | İstediğini almıştı. |
'Good and secondly?' (being second) | 'Peki ikinci olarak?' |
Secondly, my daughter is not working for the President. | İkinci olarak, kızım Başkan için çalışmıyor. |
intelligence /information | istihbarat |
organisation | teşkilat |
intelligence organisation | istihbarat teşkilatı |
to work /carry out a duty /serve | görev yapmak |
She is working in an intelligence organisation. | istihbarat teşkilatında görev yapıyor. |
'Secondly, my daughter is not working for the President: She is working in an intelligence organisation.' | 'İkinci olarak, kızım Başkan için çalışmıyor : istihbarat teşkilatında görev yapıyor.' |