| as I said | dediğim gibi |
| 'As I said, family first.' (ö. a.) | 'Dediğim gibi, önce aile.' |
| to nod (to shake one's head in the meaning of yes) | başını evet anlamında sallamak |
| Sneeden nodded. | Sneeden başını evet anlamında salladı. |
| to harden | sertleşmek |
| then his gaze hardened | sonra bakışları sertleşti. |
| Sneeden nodded, then his gaze hardened. | Sneeden başını evet anlamında salladı, sonra bakışları sertleşti. |
| interest /benefit/advantage | çıkar |
| conflict /clash | çatışma |
| interest conflicts | çıkar çatışmaları |
| your and your daughter's conflicts of interest | sizin ve kızınızın çıkar çatışmalarınız |
| to solve | çözmek |
| that you (pl) solve | çözdüğünüz |
| may I ask? | sorabilir miyim? |
| May I ask how do you solve? | Nasıl çözdüğünüzü sorabilir miyim? |
| 'May I ask, Sir, how do you solve your and your daughter's conflicts of interest?' | 'Sizin ve kızınızın çıkar çatışmalarınızı nasıl çözdüğünüzü sorabilir miyim efendim?' |