to cram /stuff /shove | tıkmak |
throat (b) | boğaz |
Rachel shoved the croissant down her throat. | Rachel kruvasanı boğazına tıktı. |
almost /nearly (a) | adeta |
Rachel nearly shoved the croissant down her throat. | Rachel kruvasanı adeta boğazına tıktı. |
to continue | devam etmek |
'And on the subject of families,' the journalist continued. | Muhabir 'Ve aileler konusunda,' diye devam etti. |
to talk about (b) (+abl.) | bahsetmek |
education | eğitim |
often /frequently (s) | sıkça |
You (pol.) often talk(b) about education. | Sıkça eğitimden bahsediyorsunuz. |
'And on the subject of families,' the journalist continued. 'You often talk about education.' | Muhabir 'Ve aileler konusunda,' diye devam etti. 'Sıkça eğitimden bahsediyorsunuz.' |