at the right time /right on time | tam zamanında |
to laugh | gülmek |
The reporter laughed right on time. | Muhabir tam zamanında güldü. |
of course (e) | elbette |
Sir | efendim |
"Of course, Sir." | 'Elbette, efendim.' |
recording device | kayıt cihazı |
the recording (nom - dat.) | kayıt - kayda |
He began the recording (dat.) | Kayda başladı. |
Taking a recording device out he began the recording. | Bir kayıt cihazı çıkararak, kayda başladı. |
tiny | ufak |
Taking a tiny recording device out he began the recording. | Ufak bir kayıt cihazı çıkararak, kayda başladı. |