Sexton took a sip of his coffee. | Sexton kahvesinden bir yudum aldı. |
to tell /to narrate | anlatmak |
That's it ! You have come across seven hundred turkish words. | İşte bu! Yedi yüz tane türkçe kelimeye rastladın. |
Come on, tell me! | Anlat bakalım! |
How is it going? | Nasıl gidiyor? |
'Come on, tell me, how is it going?' | 'Anlat bakalım, nasıl gidiyor?' |
busy/hectic | yoğun |
The campaign is going well. | Kampanya iyi gidiyor. |
I see that the campaign is going well. | Kampanyanın iyi gittiğini görüyorum. |
Sexton took a sip of his coffee. 'Come on, tell me, how is it going?' | Sexton kahvesinden bir yudum aldı. 'Anlat bakalım, nasıl gidiyor?' |
'Busy. The campaign is going well, I see.' | 'Yoğun. Kampanyanın iyi gittiğini görüyorum.' |