exhausted/tired (b) | bitkin |
'You look exhausted.' | 'Bitkin görünüyorsun.' |
that means | demek |
'That means we are starting,' she thought. | 'Demek başlıyoruz' diye düşündü. |
'I got your message.' | 'Mesajını aldım.' |
'What happened?' | 'Ne oldu?' |
my daughter | kızım |
to call (to come/e. g. an ambulance) | çağırmak |
Can't I call? | Çağırmaz mıyım? |
'Can' t I call my daughter for breakfast? ' | 'Kızımı kahvaltıya çağırmaz mıyım?' |
hidden | gizli |
goal /purpose | amaç |
a hidden purpose | gizli bir amaç |
without +verb | - maksızın - meksizin |
without having | olmaksızın |
her father without having a hidden purpose | babasının gizli bir amacı olmaksızın |
to accompany /to take s.o. out /to keep s. o. company /to escort | eşlik etmek |
to take her out (from her to accompany himself) | ondan kendisine eşlik etmek |
to want | istemek |
to not want to take her out | ondan kendisine eşlik etmesini istememek |
to learn | öğrenmek |
she had learned long time ago | uzun zaman önce öğrenmişti |
she had learned that he wouldn't want | istemeyeceğini öğrenmişti |
she had learned long time ago that he wouldn't want to take her out | ondan kendisine eşlik etmesini istemeyeceğini uzun zaman önce öğrenmişti. |
Rachel had learned long time ago that her father wouldn't want to take her out without a hidden purpose. | Rachel, babasının gizli bir amacı olmaksızın ondan kendisine eşlik etmesini istemeyeceğini uzun zaman önce öğrenmişti. |