(by) raising his head | başını kaldırarak |
Raising his head he looked at Rachel. | Başını kaldırarak Rachel'a baktı. |
expression | ifade |
to express | ifade etmek |
in a way /somehow | bir şekilde |
late | geç |
to be late | geç kalmak |
she was late | geç kaldı |
that she was late | geç kaldığı |
to express to she was late | geç kaldığını ifade etmek |
He looked at Rachel expressing somehow that she was late | Geç kaldığını ifade eder bir şekilde Rachel'a baktı. |
to beat/hit (once) | vurmak |
to tap | hafifçe vurmak |
watch /clock | saat |
by tapping his watch | saatine hafifçe vurarak |
his Cartier watch (Cartier watches are luxury watches in a price range from 6,500 to 55,000 $) | Cartier saati |
just /merely /only | sadece |
He lifted his head and looked at Rachel. | Başını kaldırıp Rachel'a baktı. |
He lifted his head and looked at Rachel expressing somehow that she was late merely by tapping on his Cartier watch. | Başını kaldırıp sadece Cartier saatine hafifçe vurarak geç kaldığını ifade eder bir şekilde Rachel'a baktı. |
Me, too | Ben de |
to miss /to long for | özlemek |
I miss(ed) you. | Seni özledim. |
I miss(ed) you, too. | Ben de seni özledim. |
'I missed you, too.' thought Rachel. | 'Ben de seni özledim,' diye düşündü Rachel. |