| That is his daughter. | O kızı. |
| idiot | salak |
| to answer (y.) | yanıtlamak |
| the other (one) | diğeri |
| The other one answered. | Diğeri yanıtladı. |
| 'That's his daughter, you idiot,' answered the other. | Diğeri, 'O kızı, salak,' diye yanıtladı. |
| to giggle /chuckle /chortle | kıkırdamak |
| The man chuckled. | Adam kıkırdadı. |
| to know (someone) | tanımak |
| I | ben |
| I know Sexton well. | Ben Sexton'ı iyi tanırım. |
| to f... | becermek |
| He even f... his daughter. | O kızını bile becerir. |
| 'I know Sexton well,' the (other) man chuckled. 'He even f... his daughter.' | Adam kıkırdadı. 'Ben Sexton'ı iyi tanırım, o kızını bile becerir.' |