music | müzik |
chef /supervisor | şef |
music leader | müzik şefi |
for the music leader | müzik şefi için |
wire /fiber /chord /string | tel |
wired /stringed | telli |
long-necked string instrument /long-necked luthe /Bağlama /reed | saz |
with stringed long-necked luthes | telli sazlarla |
David's psalm | Davut'un mezmuru |
When I call to you | Sana seslenince |
answer (y) me | yanıtla beni |
When I call to you, answer me! | Sana seslenince yanıtla beni! |
fair /just /righteous | adil |
my righteous God | adil Tanrım |
O (e) my righteous God! | Ey adil Tanrım! |
to refresh /relieve(f) | ferahlatmak |
Refresh /relieve (f) me! | Ferahlat beni! |
trouble/hardship /difficulty /boredom | sıkıntı |
when I am in trouble (when I fall into trouble) | sıkıntıya düştüğümde |
Relieve (f) me when I fall into trouble! | Ferahlat beni sıkıntıya düştüğümde. |
ear | kulak |
to lend one's ear /pay attention / harken /heed /listen carefully | kulak vermek |
prayer | dua |
my prayer | duam |
to my prayer | duama |
Hear my prayer! | Kulak ver duama! |
to have mercy | lütfetmek |
Have mercy on me! | Lütfet bana! |
Have mercy on me! Hear my prayer! | Lütfet bana! Kulak ver duama! |
Relieve (f) me when I fall into trouble! Have mercy on me! Hear my prayer! | Ferahlat beni sıkıntıya düştüğümde! Lütfet bana! Kulak ver duama! |
You people | Ey insanlar |
until how long | ne zamana dek |
shame | utanç |
to turn to shame | utanca çevirmek |
you (pl) will turn to shame | utanca çevireceksiniz |
you (pl) will turn my honour to shame | Onurumu utanca çevireceksiniz |
How long will you people turn my honour to shame? | Ey insanlar, ne zamana dek onurumu utanca çevireceksiniz? |
heart /soul (g) | gönül |
to give heart to /to lose one's heart to | gönül vermek |
vain things | boş şeyler |
How long will you give your heart to vain things? | Ne zamana dek boş şeylere gönül vereceksiniz? |
after /behind (p) | peşinde |
to run | koşmak |
lie | yalan |
How long will you run after lies? | Ne zamana dek yalan peşinde koşacaksınız? |
How long will you give your heart to vain things, run after lies? | Ne zamana dek boş şeylere gönül vereceksin, yalan peşinde koşacaksınız? |
to know (something) | bilmek |
know! | bilin! |
slave /servant /vassal | kul |
to seperate /set apart | ayırmak |
for himself (dat.) | kendine |
to set aside for oneself /to apropriate / to spare for oneself | kendine ayırmak |
to set aside time for oneself /yo have time for oneself | kendine zaman ayırmak |
loyal /faithful /devoted | sadık |
his faithful servant | sadık kulu |
The Lord has set his faithful servant aside for Himself. (fact) | RaB sadık kulunu kendine ayırtmıştır |
Know that the Lord has set His faithful servant aside for Himself. | Bilin ki RaB sadık kulunu kendine ayırmıştır. |
Whenever I call (if I call) | Ne zaman seslensem |
to hear | duymak |
He hears me. | Duyar beni. |
Whenever I call (if I call), He hears me. | Ne zaman seslensem duyar beni. |
Know that the Lord has set His faithful servant aside for Himself. Whenever I call He hears me. | Bilin ki RaB sadık kulunu kendine ayırmıştır. Ne zaman seslensem duyar beni. |