both of them /either | her ikisi de |
But both of them | Ama her ikisi de |
thought /idea | fikir |
to come up with /to bring forward | ortaya atmak |
to be brought up | ortaya atılmak |
the idea was brought up | fikir ortaya atıldı |
once /one time | bir kere |
once the idea was brought up | bir kere fikir ortaya atıldı |
to feel | hissetmek |
he felt | hissediyordu |
Both of them felt | Her ikisi de hissediyordu |
a sign | bir işaret |
weak /slim | zayıf |
weakness | zayıflık |
a sign of weakness | bir zayıflık işareti |
that it would be a sign of weakness | bir zayıflık işareti olacağı |
They both felt that it would be a sign of weakness. | Her ikisi de, bir zayıflık işareti olacağını hissediyordu. |
to do | yapmak |
to do it | onu yapmak |
doing it (verbal noun) | onu yapma |
not doing it | onu yapmama |
that not doing it would be | onu yapmamanın olacağı |
He felt that not doing it would be. | onu yapmamanın olacağını hissediyordu |
He felt that not doing it would be a sign of weakness. | Onu yapmamanın bir zayıflık işareti olacağını hissediyordu. |
But both of them felt that not doing it would be a sign of weakness. | Ama her ikisi de onu yapmamanın bir zayıflık işareti olacağını hissediyordu. |
once /when | mi /mı /mu |
Once (when) an idea was brought up | bir kere fikir ortaya atıldı mı |
But both of them felt that once if an idea was brought up not to do it would be a sign of weakness. | Ama her ikise de, bir kere fikir ortaya atıldı mı onu yapmamanın bir zayıflık işareti olacağını hissediyordu. |