the girl's eyes | kızın gözleri |
immediately /straight away /right away /at once | hemen |
a tear | yaş |
with tears | yaşlarla |
to fill (get full) | dolmak |
Her eyes filled with tears. | Gözleri yaşlarla doldu. |
The girls eyes filled at once with tears. | Kızın gözleri hemen yaşlarla doldu. |
to leave / quit | bırakmak |
we should have left | bırakmalıydık |
we should not have left | bırakmamalıydık |
we should not have left her | onu bırakmamalıydık |
difficult | zor |
situation (d) | durum |
in a difficult situation | zor durumda |
We should not have left her in a difficult situation. | Onu zor durumda bırakmamalıydık. |
need | ihtiyaç |
we/us | biz |
we /us /to us (dative) | bize |
She needs. | İhtiyaçı var. |
She needs us. | Bize ihtiyacı var. |
The girls eyes filled at once with tears. 'We should not have left her in a difficult situation. She needs us.' | Kızın gözleri hemen yaşlarla doldu. 'Onu zor durumda bırakmamalıydık. Bize ihtiyacı var.' |