Y that he/she Xed (Y is the object of X) | X-diği Y |
It is time to x | vakit x-me vakti |
It is time for x (noun) | vakit x vakti |
whether I will ever x | asla x-ip x-eceğim |
Y that X'es (Y is the subject of X) | X-en Y |
The man whom he sees | Gördüğü adam |
the man who sees | Gören adam |
what he sees / qu'il voit | Gördüğü |
that which sees / qui voit | Gören |
some of the x | x-den kimi |
some of the seeds | tohumlardan kimi |
Shall we x ? (e) | x -elim mi? |
let me x (e) | x-eyim |
before x | x-den önce |
after x-ing (...di...) | x-dikten sonra |
before x-ing | x-meden |
to nearly x / faillir de x-er | x-eyazmak |
I would x (a) | x -ardım |
that would be x | x olurdu |
if s.o. x-ed or not ; whether s.o. x-ed or not | x -ip x -mediğini |
to check if s.o. x-ed or not / to check whether s.o. x-ed or not | x -ip x -mediğini kontrol etmek |
I am in the middle of x-ing | x- maktayım - x-mekteyim |
he was in the middle of x-ing | X-maktaydı x- mekteydi |
there is/was no possibility to x (rep) | X- mesine olanak yokmuş |
it seemed there was no possibility to x (rep) | X- mesine olanak yokmuş gibi görünüyordu |
He began to x | x-ir oldu |
He began to think of x-ing | x- meyi düşünür oldu. |
to be left in a helpless state (frozen/speechless...) | x-akalmak |
No use to x | x-menin yararı yok |
as if he (I /you...) wanted to x / up to the point of x-ing | x- ana - ene kadar |
an y to x | x- acak - ecek bir y |
If I could x (e) I would x (i) | x-ebilseydim x-irdim |
(of course) you have x (s) | X-e sahipsin (-dir) |
to regret to have ever x-ed | x-diğine x-eceğine pişman olmak |
don't stop x-ing | X- ip durma! |
since I last X-ed | X- meyeli |
very x | x mi x |
to quickly x | x-ivermek |
to have difficulty to x | x-mekte güçlük çekmek |
to have difficulty to x (z) | x-mekte zorluk çekmek |
to have difficulty to x (z) | x-mekte zorlanmak |
Why don't you x / come on x (insisting imp.) (Sg) | x-sana x-sene |
Why don't you x / come on x (insisting imp.) (Pl) | x-sanıza x-senize |
What an x | bu ne x |
Not that I don't x.... but | x-miyor değilim, ama... |
Not that I won't x, but... | x-meyecek değilim, ama... |
it needs to x | x-mesi gerek |
I have to x | X-mem gerek |
Nobody would have to x | kimsenin x-mesi gerekmeyecekti |
there is a need for my x-ing /for me to x | x-meme gerek var |
An x is needed. | X- gerek. |
to cause someone to x a thing (a) | bir şeyi birine x-tırmak |
deserves to be X-ed | X-ilesi |
It has been an hour since I last ate. | Ben yemeyeli bir saat oldu. |
as long as you don't x ( the more you keep not x-ing/if you continue to not x) | x- medikçe |
You (pl) will x Slang (x-eceksiniz) | X-çeniz |
gideceksiniz Slang | Gitçeniz |
I will x - Slang x-(lay)acağım x-(ley)eceğim | x-(l)ıcam x-(l)iycem |
temizleyeceğim -Slang (I will clean) | temizliycem |
hazırlayacağım Slang (I will prepare) | hazırlıycam |
Geleceğim Slang (I will come) | gelicem |
arayacağım Slang (I will call) | araycam |
to try to x | x-meye çalışmak |
I am trying to study | öğrenmeye çalışıyorum |
to quit x-ing | x-meyi bırakmak |
to quit smoking | sigara içmeyi bırakmak |
it is necessary to x (e) | x-mek zorunda |
it is necessary that you x (e) | x-mek zorundasın(ız) |
it is necessary that you quit smoking | sigara içmeyi bırakmak zorundasın(ız) |
why don't you eat /go on eat (sg/pl) | yesene - yesenize |
why don't you come /do come! (sg/pl) | gelsene - gelsenize |
why don't you quit /go on quit (sg/pl) | bıraksana - bıraksanıza |
to (also) enjoy x-ing | x-mekten (de) keyif almak |
I also enjoyed living there | orada yaşamaktan da keyif aldım |
whatever I x (e) | ne x-ersem x-eyim |
whatever I say | ne söylersem söyleyeyim |
whatever I do | yaparsam yapayım |
whether you want or not | isteyip istemediğiniz |
you might have to x (right now) | x-mek zorunda olabilirsin |
you might have to change (right now) | değişiklik yapmak zorunda olabilirsin |
you might have to decide (right now) | karar vermek zorunda olabilirsin |
you might have to x (in the future) | x-mek zorunda kalabilirsin |
if I x I can x | x-ersem x-ebilirim |
If I go to the english course (k) I can succeed it | ben İngilizce kursuna gidersem bunu başarabilirim |
if I x then I ll y | x-ersem y-eceğim |
If I go to the market I will buy vegetables. | Pazara gidersem sebze alacağım. |
If you open the door I can come in. | Kapıyı açarsan, içeri girebileceğim. |
I discovered another way to x | x-menin başka bir yolunu keşfettim |
if I x (open conditional /it is possible) a | x-sam |
if you (sg) x (open conditional /it is possible) a | x-san |
if he x'es (open conditional /it is possible) a | x-sa |
if we x (open conditional /it is possible) a | x-sak |
if you (pl) x (open conditional /it is possible) a | x-sanız |
if they x (open conditional /it is possible) a | x-larsa |
if you have time (open conditional /it is possible) | vaktin varsa |
if you don't have time (open conditional /it is possible) | vaktin yoksa |
if he is not sick (open conditional /it is possible) | hasta değilse |
if it is good I'll take it. (lit. let me take it) (open conditional /it is possible) | iyiyse alayım. |
if you (sg) are at home, write me a letter. e(open conditional /it is possible) | Evdeysen bana bir mektup yaz. |
if I hurry, I'll catch the train. (open conditional /it is possible) | Acele edersem, trene yetişeceğim. |
if you (pl) buy a new leather bag in this shop, they give you a wallet for free. (open conditional /it is possible) | Bu dükkanda yeni deri bir çanta alırsanız, cüzdan bedava verilir. |
if I don't catch my plane, I will sue the bus company. (open conditional /it is possible) a | Uçağıma yetişemezsem, otobüs şirketini mahkemeye vereceğim. |
if he doesn't feel well I will give him an aspirin. (lit. let me give) (open conditional /it is possible) a | Kendini iyi hissetmezse, aspirin vereyim. |
if they are tired | yoruldularsa = yorulduysalar |
if they were tired, (but they are not /unreal present) | yorulsalar |
if they'll get tired | yorulurlarsa |
if they had been tired (but they never were /unreal past) | yorulsaydılar |
if you've lready done it, you don't need to do it again | yaptıysan bi daha yapmana gerek yok |
if you had done it correctly, you wouldn't have to do it all over again | düzgün yapsaydın sil baştan yapmana gerek kalmazdı |
if you have done it = Did you do it? If yes, no problem. | Yaptıysan = Yaptın mı? Evetse, sıkıntı yok. |
if you had done it = You didn't do it. But if we imagine you had done it... | Yapsaydın = Yapmadın. Ama yapmış olduğunu hayal etsek, ... |
when he x-ed | x-diği zaman |
when he x-ed (-e) | x- diğinde |
when she opened the book | kitabı açtığında |
as soon as he x-ed /-xes (e) | x-er x-mez |
as soon as he returnes/ returned | geri döner dönmez |
rather than x-ing /instead off x-ing | x-maktansa - x-mektense |
Rather than waiting 20 minutes for the bus let's go by taxi. | Yirmi dakika otobüsü beklemektense, taksiyle gidelim. Sinemaya |
I'd prefer rather to go to the bar than going to the cinema | Sinemaya gitmektense bara gitmeyi tercih ederim. |
I'd advise to smoke electric cigarettes rather than real cigarettes. | Gerçek sigara içmektense e-sigarayı tavsiye ederim. |
I'd rather die than surrender. | Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim. |
instead of dancing let's sing. | Dans etmektense şarkı söyleyelim. |
with x-ing /by x-ing | x-makla x-mekle |
By marrying I got my husband's family name. | Evlenmekle kocamın soyadını aldım. |
The child is busy (by) doing his homework. | Çocuk ödevini yapmakla meşgul. |
There is a lot more to life than just breathing. (Life doesn't flow by breathing alone) | Hayat sadece nefes almakla akmaz. |
I have dreams that will never come true. So I'm just dreaming and hoping. | Asla gerçekleşmeyecek hayallerim var. Bu yüzden sadece hayal etmekle ve ümit etmekle kalıyorum. |
I made a mistake by dating him. | Ben onla çıkmakla hata yaptım. |
as if x /like x /as if he x-d | x-casına x-cesine |
He drives as if he were drunk. | O sarhoşcasına arabasını kullanır. |
I love you like crazy. | Seni delicesine seviyorum! |
The teacher answered my questions as if he was mocking me. | Öğretmen sorularıma alay edercesine cevap veriyordu. |
The autumn rain started again. It's as if it competes with my crying. | Sonbahar yağmuru yine başladı. Gözyaşımla yarış yaparcasına. |
Hasan, as soon as he goes home, he will (immediately) change his Facebook profile. | Hasan evine gider gitmez Facebook profilini değiştirecek. |
As soon as he(she) read this email, he(she) immediately started crying. | Bu e-postayı okur okumaz ağlamaya başladı. |
As soon as I returned home, I (immediately) made a cup of tea. | Evime gelir gelmez bir çay pişirdim. |
My ex-husband, as soon as we divorced, he (immediately) found a new love! | Eskı kocam boşanır boşanmaz yeni bir aşk buldu! |
a golden bed (= a bed made of gold) | altın yatak |
a bed for gold (= a bed to put the gold in) | altın yatağı |
a silver spoon (= a spoon made of silver) | gümüş kaşık |
a spoon for silver (to use to put silver inside) | gümüş kaşığı |
a cupper wire | bakır tel |
zinc coating /zinc plating /galvanizing | çinko kaplama |