n

QuestionAnswer
bed sheet / Bettbezug
nevresim
How
Nasıl
speech /discourse
nutuk
to lecture / give a speech
bir nutuk atmak
rare books
nadir bulunan kitaplar
the value of rare books
nadir bulunan kitapların değeri
angrily she gave them a speech about the value of rare books
öfkelenerek onlara nadir kitapların değeri konusunda bir nutuk attı
lullaby (n)
ninni
Neither nor
Ne... ne de
what ?
ne
to hate (+ abl) n.e. (most common term)
Nefret etmek
to hate (n.d.)
nefret duymak
hatred
nefret
note /memo
not
Where / what part of
nere
what part of you
Neren
what part of me
nerem
reason / cause
neden
the reason for this / this is because
bunun nedeni
However (n)
Ne var ki
neither good nor wicked
ne iyi ne de aşağılık
river (n)
nehir
for this reason (n)
Bu nedenle
why
neden
why are you worrying
neden kaygılanıyorsunuz
Why are you worrying about clothing?
Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz ?
breath
nefes
He took another breath.
Bir nefes daha aldı.
cheerful / sprighty/ high-spirited /mirthful /merry (n)
neşeli
cheerful thoughts
neşeli düşünceler
cheerfully /merrily
neşeyle
Where / where is he / where is it
nerede
Where are you?
Neredesin?
Why didn't you tell (s) us ?
Neden bize söylemediniz ?
embroidered
nakışlı
starch
nişasta
to cause
neden olmak
In this case they cause all kinds of problems.
Bu durumda her tür soruna neden olurlar.
what is happening ? what is going on?
neler dönüyor ?
to grant
nasip etmek
what's the point?!?
Ne anlamı var ki?
What does it matter ?!?
Ne önemi var ki?
What's the difference ?!?
Ne farkı var ki?
seldom /rarely
nadiren
sweet natured / civilized / obliging /kind/ gentle (n)
Nazik
courteously (n)
nazik bir şekilde
tactfully (n) (lit. in a polite and understanding manner)
nazik ve anlayışlı bir şekilde
to be well disposed towards s.o.
birine karşı iyi - nazik olmak
to be easy on s.o. / to treat s.o. kindly
birisine nazik davranmak
(to be) on thin ice/ in a precarious condition
nazik durumda (olmak)
to put it kindly (k/n)
en kibar - nazik ifadeyle
to look/appear cheerful
neşeli görünmek
bright-eyed and bushy tailed
çok neşeli ve canlı
full of joy
Neşe dolu
overjoyed (in a state full of joy)
neşe dolu bir hâlde
what shall we do (slang)?
Napalım
what do you want to do (slang)?
napmak istersin
net/ clearly / sharp
net
a clear and open way
net ve açık bir şekilde
wet / damp (n)
nemli
a damp wind
nemli bir rüzgâr
We are in France over Christmas.
Biz Noel boyunca - Noel'de Fransa'dayız.
many a... / a great many / rather a lot / how many
nice
Many happy returns !
Nice senelere !
I haven't seen him for rather a long time
Nice zamandır onu görmedim.
Many a man has breathed his last in this desert!
Nice adamlar bu çölde son nefeslerini vermişlerdir.
What do you think?
ne düşünüyorsun
what would you like? (want)
ne istersiniz?
what would you like? (have / take)
ne alırsınız?
what would you like to eat?
ne yemek istersiniz?
When
ne zaman
Where are you going?
nereye gidiyorsun?
cash
nakit para
I don't have any cash
Hiç nakit param yok.
Norway
Norveç
cold / Schnupfen
nezle
point (in numbers)
nokta
He hates reading the newspaper.
Gazete okumaktan nefret eder
My girlfriend hates art and music.
Kız arkadaşım sanat ve müzikten nefret eder .
Where does it hurt?
neresi acıyor?
April
Nisan
how much
ne kadar
How much milk is there in the fridge?
buzdolabında ne kadar süt var?
How many
kaç
Why not ?
neden olmasın?
to be awestruck (n)
nutku tutulmak
how hard can it be?
ne kadar zor olabilir?
rare (adj)
nadir
you have a rare disease
nadir bir hastalığınız var
no matter what (the) … is
... ne olursa olsun
at any cost / no matter what's the cost (b)
bedeli ne olursa olsun
we followed the river(n) so (s) we didn't get lost
nehiri takip ettik bu sayede kaybolmadık
engaged
nişanlı
to get engaged
nişanlanmak
they got engaged after three weeks
üç hafta sonra nişanlandılar
do you remember what he looked like?
neye benzediğini hatırlıyor musun?
population
nüfus
Where are you from?
Nerelisin ?
What is your job?
Ne iş yapıyorsun?
anyway / anyhow / somehow or other
nasıl olsa
object (gram.)
nesne
direct object
doğrudan nesne
indirect object
dolaylı nesne
what a lot of things there are that you can do / there is so much you can do
yapabileceğin ne de çok şey var
Citrusfruit /Zitrusfrüchte
narenciye
How long can you keep them ? / Wielange halten sie sich ?
Ne kadar süre dayanır ?
Granatapfel /pomegranate
nar
chickpeas / Kichererbse
nohut
peppermint
nane
What was his name?
Neydi adı ?
qualitative
nitel
to characterize / to describe / to qualify / to specify (n)
nitelendirmek
to be decribed / characterized
nitelenmek
composition/ property / Beschaffenheit / Eigenheit
nitelik
maid of honour (servant of a king)
nedime
intention
niyet
intenioned/having the intention to x (e)
x- meye niyetli
to not have the intention to X
X-maya niyetli değil
to intend
niyeti olmak
to show good will
iyi niyet göstermek
to make a wish
dilek tutmak
(to wish upon a star) A star fell down (slid) Make a wish!
Yıldız kaydı. Bir dilek tut!
malicious intentions
art niyet
statement of purpose (intention and goals)
niyet ve hedefler açıklaması
I don't have the intention to tell you (pl) a school story.
Size bir okul hikâyesi anlatmaya niyetli değilim.
and X is anyway not a very pleasant subject.
X pek de hoş bir konu değil zaten.
How much would you like ?
Ne kadar istersiniz ?
I got flu.
Nezle oldum.
Merry Christmas
Mutlu Noeller
Nickel - Ni 28 (Parlak, hafif altın rengi ile karışık metalik ve gümüş)
Nikel
Neon- Ne 10
neon
generation / posterity / Nachwuchs / progeny / descendance / lineage
nesil
the old generation (n)
eski nesil
the future generation (n)
gelecek nesil
the rising/new generation/ the younger generation (n)
yeni nesil
last generation technology
eski nesil teknoloji
the third generation (n)
üçüncü nesil
Europe of the second generation
ikinci nesil avrupası
second generation cordless telephone
ikinci nesil kablosuz telefon
in order to make continue (.tir) the generation /progeny of poultry (winged animals)
kanatlı hayvanların nesillerini devam ettirebilmek için
Nandu
nandu
musical note
nota
in neutral state
nötr hâlde
As many as there are protons so many elektrons are there
Ne kadar protonu varsa, o kadar elektronu vardır.
scalpel
neşter
kindness / politeness / courtesy (n)
nezaket
to aim at (in order to hit) (n)
nişan almak
decent
nezih
chorus
nakarat
a very old, very well-known chorus
Çok eski, çok bildik bir nakarat
Where shall we go ?
Nereye gidelim?
Her heart was beating so fast that she could hardly breath.
Yüreği nefes alamayacak kadar hızlı atıyordu.
How do I know ?/No freaking idea
Ne bileyim (ben) ?
Is this why you came here?
Buraya gelme nedenin bu mu ?
What are you(sg) doing ? Slang
Nabıyon ?
What are we doing ? Slang
Nabıyoruz
he used it in a speech (n)
nutkunda kullanmıştı
How much money do you have ?
Ne kadar paran var ?
I have ten dollars.
On dolarım var.
How do you know ?
Nereden biliyorsun ?
Why do you say that?
Neden böyle söylüyorsun?
Why do I say that ?!?
Neden mi böyle söylüyorum ?
So what ?
Ne olmuş?
What happened?
Ne oldu?
the nature of my work
işimin niteliği
you don't know much about the nature of my work
işimin niteliği hakkında çok şey bilmezsin
Does he buy the computer paying cash ? No he doesn't use cash. He buys with credit card.
O, bilgisayarı nakit mi alır? Hayır, nakit kullanmaz. Kredi kartıyla alır.
What places do you want to see ?
Nereleri görmek istiyorsun?
yummy
nefis
Hmm, it's so yummy! Hmmm it's so delicous !
Hmm, çok nefis!
prayer (islamic)
namaz
to do prayer
namaz kılmak
five prayer times
beş vakit namaz
prayer rug
namaz seccadesi
prayer time
namaz vakti
perform five time islamic prayer in a day
günde beş vakit namaz kılmak
to have one's share (n.a.)
nasibini almak
Don't they (these) have any share of humanity.
Bunlar insanlıktan hiç mi nasibini almamış?
qualified / elligible / meritable / sufficient / having the quality of
nitelikli
qualified plunder /qualified robbery
nitelikli yağma
qualified looting and establishing a criminal organization
nitelikli yağma ve suç örgütü kurma
guard/watchman /sentinel (n)
nöbetçi
on duty /on guard
nöbetçi
What is his crime ? / What is he accused of ?
Neyle suçlanıyor ?
Breath in ! Breath out ! / Inhale, exhale!
Nefes alın, nefes verin!
wedding (n)
nikâh
perform a marriage ceremony
nikâh kıymak
to have the authorization to perform a marriage ceremonial
nikâh kıyma yetkisine sahip olmak
I know that on open sea captains have the authorization to perform a marriage ceremonial.
Kapıtanların açık denizde nikâh kıyma yetkisine sahip olduklarını biliyorum.
what for (spoken)
neyden
his intention was good, but...
niyeti iyiydi, ama...
he has the intention
niyetinde
He has the intention to graduate.
mezun olmak niyetinde
nıche /bay / Nische
niş
Together we walked down the stone staircase that lead to the niche where James always sat.
Birlikte James'in her zaman oturduğu nişe giden taş merdivenleri indik.
kindness / refinement /mannerly / politeness
nezaket
rude / impolite /mannerless/ discourteous
nezaketsiz
kindly / polıtely / amiably / mildly
nezaketle
grandmother (n)
nine
ill-disposed / mean spirited /malicious 7 malevolent
kötü niyetli
waterpipe
nargile
ironmonger / Eisenwarenhändler
nabur
Gun barrel /Lauf (Gewehr / Pistole) / Rohr (Kanone)
namlu
it has two barrels (Läufe) and takes two bullets
iki namluya sahıp ve iki kurşun alıyor
laser sighting system / Laservisiersystem
lazerli nişan alma sistemi
comparatively /relatively
nispeten
so the holiday had passed relatively wonderful
bu yüzden tatil nispeten harika geçmişti
daffodil / Narcissus
nergis
sort of / kind of (n)
bir nevi
This kind of polite compliment
bir neyi kibar bu iltifat
I can't go this weekend, I am on duty.
Bu hafta sonu gidemem, nöbetçiyim.
transport /freight
nakliye
a transport (freight) helicopter
nakliye helikopteri
a gentle attitude /a gentle behaviour
nazik tavrı
blessing (n)
nimet
advice (n)
nazihat
to advice /sermon /counsel (n)
nazihat etmek
His intention was good, but he too just talked like any person starting to give a sermon.
Niyeti iyiydi, ama nasihat etmeye başlayan her insan gibi, o da sadece konuşuyordu.
not intending to (without intending to)
hiç niyetlenmeden
He took one (glass) , having no intention to drink it.
Bir tanesini, içmeye hiç niyetlenmeden aldı.
I intend to go
gitmeye niyetliyim
I have the intention to go
gitmeye niyetim var
I am fasting (n)
niyetliyim
breathlessly /pantingly /out of breath
nefes nefese
He finished (t) his prayer breathlessly as if he had been running ten miles.
duayı, on mil koşmuş gibi, nefes nefese tamamladı.
A small objecy on the floor caught my attention.
Yerdeki küçük bir nesne dikkatimi çekti.
to /at what (dat. of what)
neye
What are you getting ready for? / For what are you preparing (e. g. dressing)?
Neye hazırlanıyorsun?
What are you getting ready for? / For what are you preparing (e. g. dressing)?
Neye hazırlanıyorsun?
What are you getting ready for this much? / What are you preparing (e. g. dressing) for this much?
Neye hazırlanıyorsun ki bu kadar?
please (slang)
nolur