light | ışık |
unemployed(not used) / forlorn /forsaken / deserted / einsam / leer /verödet | ıssız |
the forlorn street | ıssız sokak |
distant / far off | ırak |
heat (ı) | ısı |
nettle | ısırgan |
Most of the herbs were nettles. | Otun çoğunluğu ısırgandı. |
wet | ıslak |
to heat up / to warm up | ısıtmak |
if you heat up | ısıtırsan |
lukewarm / mild | ılık |
living in mild and warm seas | ılık ve sıcak denizlerde yaşayan |
The sun is giving light and warmth. | Güneş ışık ve ısı veriyor. |
to insist | ısrar etmek |
if you insist | ısrar edersen |
if you insist on reading | okumakta ısrar edersen |
if you insist on reading this book despite my warning | uyarmama rağmen bu kitabı okumakta ısrar edersen |
to bite | ısırmak |
to bite off | ısırarak koparmak |
It/He will bite your head off | Başını ısırarak koparacak. |
No, it won't blow up in your face or bite off your head. | Hayır, yüzüne patlamayacak veya başını ısırarak koparmayacak. |
to shine (ı)/glitter /sparkle | ışıldamak |
spinach pie | ıspanaklı börek |
to treat s.o. to / invite s.o. for / to order | ısmarlamak |
to get wet / to soak / dampen | ıslanmak |
soaked by the rain | yağmurdan ıslanmış |
to be heated | ısıtılmak |
steam baths / Dampfbäder were heated (rep) | buhar banyoları ısıtılmış |
Books disappeared because with their pages steam baths were heated | kitaplar yok olmuş; çünkü sayfalarıyla buhar banyoları ısıtılmış, |
to miss / be off target | ıskalamak |
you'll get wet | ıslanacaksın |
working iron glitters / a rolling stone gathers no moss /wer rastet rostet | işleyen demir ışıldar |
race (biological) | ırk |
A wet person doesn't fear rain | Islak adam yağmurdan korkmaz |
sparkling / glittering / radiant | ışıl ışıl |
The faces of those looking to Him are (shining) radiant | Ona bakanların yüzü ışıl ışıl parlar |
river (ı) | ırmak |
Linde /lime | ıhlamur |
grill (also the rost on a barbecue ) | ızgara |
to grill | ızgara yapmak |
grid lines | ızgara çizgileri |
grid lines | ızgara çizgileri |
to run a red light / to jump a red light / bei rot durchfahren | kırmızı ışıkta geçmek |
My dog will not bite you | Köpeğim seni ısırmaz. |
to whistle | bir ıslık çalmak |
crammed /crowdy / full to the brim/clustered (ı t) | ıkış tıkış |
to get filled up to the brim with things /to get crowdy /to get clustered | ıkış tıkış bir hâl almak |
Hobbit holes had as a matter of fact (z) a tendency to get clustered | Hobbit oyuklarının ıkış tıkış olma eğilimleri vardı zaten |
Bilbo's dwelling had become quite cluttered with belongings of the course of his long life. | Bilbo'nun meskeni uzun yaşamının seyrine ait eşyalarla oldukça ıkış tıkış bir hâl almıştı. |
Can I invite you for a coffee? | Sana kahve ısmarlayayım mı? |