Some (people) | bazıları |
Wow ! There are already one hundred and forty new words you have seen. | Vay. Şimdiden gördüğün yüz kırk tane yeni kelime var. |
they were (in the act of) saying | söylemekteydiler |
Some were (in the act of) saying | bazıları söylemekteydi |
bad | kötü |
place | yer |
a bad place | kötü bir yer |
actually (a) even the trees were a bad place | aslında ağaçlar bile kötü bir yerdi |
Some were saying that even the trees were a bad place. | Bazıları ağaçların bile kötü bir yer olduğunu söylemekteydi. |
ocean | okyanus |
to leave / forsake / abandon | terk etmek |
to leave the oceans | okyanusları terk etmek |
it was needed | gerekiyordu |
They should not have left the oceans.(They should not have left but they did /they were not supposed to leave and they didn't...) il fallait qu'ils ne quittent pas... | Onların okyanusları terk etmemeleri gerekiyordu. |
They should not have left the oceans. (They should not have left but they did...) il aurait fallu qu'ils ne quittent pas... | okyanusları terk etmemiş olmaları gerekti. |
if / but / quant à | ise |
actually | aslında |
But some were saying that actually even the trees were a bad place. / Quant aux arbres quelquesuns disaient que... | Bazıları ise aslında ağaçların bile kötü bir yer olduğunu söylemekteydi. |
But some were saying that even the trees were a bad place, they should not have left the oceans. | Bazıları ise aslında ağaçların bile kötü bir yer olduğunu, okyanusları terk etmemiş olmaları gerektiğini söylemekteydi. |