merciless / cruel / pitiless / grim | acımasız |
the cold | soğukluk |
the brutal cold | acımasız soğukluk |
forty | kırk |
I'm so glad. You have already learned forty words. | Çok sevindim. Çoktan kırk tane kelime öğrendin. |
as soon as I/you/he... felt | hisseder hissetmez |
wood (material) /wooden | tahta |
floor (z) | zemin |
Wood floor | tahta zemin |
foot | ayak |
As soon as my feet felt the brutal cold of the wood floor | Ayaklarım tahta zeminin acımasız soğukluğunu hisseder hissetmez |
to recoil / to be startled | irkilmek |
I was startled | irkildim |
I was startled as soon as my feet touched the brutal cold of the wood floor | Ayaklarım tahta zeminin acımasız soğukluğunu hisseder hissetmez irkildim. |
previous | önceki |
a /one | bir |
evening | akşam |
the previous evening (one evening before) | Bir önceki akşam |
burning | yanan |
fifty | elli |
I'm so glad. You have already learned fifty words. | Çok sevindim. Çoktan elli tane kelime öğrendin. |
fire (controlled) | ateş |
the burning fire | yanan ateş |
the heat | sıcaklık |
the heat of the fire | ateşin sıcaklığı |
to be lost / disappear | kaybolmak |
the heat of the fire had disappeared | ateşin sıcaklığı kaybolmuştu |
The heat of the fire burning the previous evening had already disappeared. | Bir önceki akşam yanan ateşin sıcaklığı çoktan kaybolmuştu. |
early | erken |
day | gün |
hour | saat |
hours | saatler |
At these early hours of the day | Günün bu erken saatlerinde |
two | iki |
floor / etage | kat |
sixty | altmış |
I'm so glad. You have already learned sixty words. | Çok sevindim. Çoktan altmış tane kelime öğrendin. |
below | aşağı |
two floors lower | iki kat aşağı |
kitchen | mutfak |
in the kitchen two floors lower | iki kat aşağıdaki mutfakta |
cook | aşçı |
oven (f) | fırın |
to burn sthg | yakmak |
he must have been burning. (sthg) | yakıyor olmalıydı |
The cook must have been lightening the oven. | Aşçı fırını yakıyor olmalıydı |
At these early hours of the day the cook must have been lightening the oven in the kitchen two floors beneath. | Günün bu erken saatlerinde, iki kat aşağıdaki mutfakta, aşçı fırını yakıyor olmalıydı. |
night | gece |
Last night (g) | Geçen gece |
room | oda |
sitting room | oturma odası |
from my uncle's (a) sitting room | amcamın oturma odasından |
seventy | yetmiş |
I'm so glad. You have already learned seventy words. | Çok sevindim. Çoktan yetmiş tane kelime öğrendin. |
to walk away with / to sneak | Yürütmek |
I had brought | getirmiştim |
bedroom | yatak odası |
to our bedroom | yatak odamıza |
to read | okumak |
I had brought to our bedroom to read | okumak için yatak odamıza getirmiştim |
candle | mum |
light | ışık |
candle light | mum ışığı |
to read by candle light | mum ışığında okumak için |
uncle (paternel) | amca |
to bring | getirmek |
eighty | seksen |
I'm so glad. You have already learned eighty words. | Çok sevindim. Çoktan seksen tane kelime öğrendin. |
to forbid | yasaklamak |
Last night (g) I had sneaked a book from my uncle's sitting room and brought it to our bedroom to read it by candle light. | Geçen gece amcamın oturma odasından bir kitap yürütmüş ve mum ışığında okumak için yatak odamıza getirmiştim. |
although (ever how much) | her ne kadar |
Although my uncle had forbidden | her ne kadar amcam yasaklamış olsa da |
to my cousine and me | kuzenim ve bana |
clearly | açıkça |
Although my uncle had clearly forbidden this clearly to my cousin and me | her ne kadar amcam bunu kuzenim ve bana açıkça yasaklamış olsa da. |