in the days | günlerde |
happy | mutlu |
in her happy days | mutlu günlerinde |
in her happy days with my father | Babamla mutlu günlerinde |
When she was in her happy days with my father | Babamla mutlu günlerindeyken |
she didn't call me Kimya. | bana 'Kimya' diye seslenmemişti. |
even once | bile bir kez olsun |
She didn't call me even once Kimya. | Bile bir kez olsun bana 'Kimya' diye seslenmemişti. |
When she was in her happy days with my father, she didn't call me even once Kimya. | Babamla mutlu günlerindeyken, bile bir kez olsun bana 'Kimya' diye seslenmemişti. |
to persist /continue (s) | sürmek |
admiration | hayranlık |
while the admiration persisted | hayranlık sürerken |
to feel admiration / to admire | hayranlık duymak |
the admiration she felt | duyduğu hayranlık |
while the admiration she felt lasted | duyduğu hayranlık sürerken |
east | doğu |
the eastern culture | Doğu kültürü |
while the admiration she felt for the eastern culture lasted | Doğu kültürüne duyduğu hayranlık sürerken |
When she was in her happy days with my father, while the admiration she felt for the eastern culture lasted, she didn't call me even once Kimya. | Babamla mutlu günlerindeyken, Doğu kültürüne duyduğu hayranlık sürerken bile bir kez olsun bana 'Kimya' diye seslenmemişti. |