| youth | gençlik |
| when I reached the age of youth /when I was a teenager | gençlik çağına gelince |
| I tried to understand | Anlamaya çalıştım. |
| I tried to understand my father and his yellow eyed Sheikh. | Babamı ve sarı gözlü şeyhini anlamaya çalıştım. |
| to become indistinct /to become barely perceptible | silikleşmek |
| never becoming indistinct | hiçbir zaman silikleşmeyen |
| his face never becoming indistinct in my mind | belleğimde yüzü hiçbir zaman silikleşmeyen |
| my father whose face never became indistinct in my mind | belleğimde yüzü hiçbir zaman silikleşmeyen babam |
| I tried to understand my father whose face never became indistinct in my mind. | Belleğimde yüzü hiçbir zaman silikleşmeyen babamı anlamaya çalıştım. |
| I tried to understand my father whose face never became indistinct in my mind and his yellow eyed Sheikh. | Belleğimde yüzü hiçbir zaman silikleşmeyen babamı ve sarı gözlü şeyhini anlamaya çalıştım. |
| When I became a teenager, I tried to understand my father whose face never became indistinct in my mind and his yellow eyed Sheikh. | Gençlik çağına gelince, belleğimde yüzü hiçbir zaman silikleşmeyen babamı ve sarı gözlü şeyhini anlamaya çalıştım. |