| to know (something) | bilmek |
| that (conj.) | ki |
| a lot /much /very | çok |
| I knew very well that... | Çok iyi biliyordum ki... |
| in the place I landed | indiğim yerde |
| pessimism | karamsarlık |
| not to leave s. o. in peace | yakasını bırakmamak |
| not to leave me in peace | yakamı bırakmamak |
| this pessimism would not leave me in peace | bırakmayacaktı bu karamsarlık yakamı |
| also in the place I landed this pessimism would not leave me in peace | İndiğim yerde de bırakmayacaktı bu karamsarlık yakamı. |
| I knew very well that also in the place where I landed this pessimism would not leave me in peace. | Çok iyi biliyordum ki indiğim yerde de bırakmayacaktı bu karamsarlık yakamı. |