summer | yaz |
holidays | tatiller |
the summer holidays | yaz tatilleri |
to spend the holidays | tatilleri geçirmek |
in the same place | aynı yerde |
to spend the summer holidays in the same place | yaz tatillerini aynı yerde geçirmek |
that we couldn't spend our summer holidays in the same place | yaz tatillerimizi aynı yerde geçiremediğimiz |
This also implied that we couldn't spend our summer holidays in the same place. | Bu da yaz tatillerimizi aynı yerde geçiremediğimiz anlamına geliyordu. |
obliged | zorunda |
we were obliged | zorundaydık |
to go there | oraya gitmek |
we were obliged to go there | oraya gitmek zorundaydık |
at that time | o sırada |
wherever he worked at that time | o sırada nerede çalışıyorsa |
we were obliged to go wherever he worked at that time | o sırada nerede çalışıyorsa, oraya gitmek zorundaydık |
This also implied that we couldn't spend our summer holidays in the same place we were obliged to go wherever my father worked at that time. | Bu da yaz tatillerimizi aynı yerde geçiremediğimiz anlamına geliyordu; babam o sırada nerede çalışıyorsa, oraya gitmek zorundaydık. |