to wake up | uyanmak |
when they woke up | uyandıklarında |
morning | sabah |
Tuesday | salı |
that Tuesday morning | o salı sabahı |
When Mr. and Mrs. Dursley woke up that Tuesday morning | Mr. ve Mrs. Dursley o salı sabahı uyandıklarında |
gloomy /dreary / somber /dismal | kasvetli |
bullet /lead /Blei | kurşun |
dark grey /leaden / bleigrau | kurşuni |
that somber, dark grey Tuesday morning | o kasvetli, kurşuni salı sabahı |
story | öykü |
our story | öykümüz |
to start /begin | başlamak |
when our story starts | öykümüzün başladığı |
When Mr. and Mrs. Dursley woke up on that somber, darkgrey Tuesday morning, where our story begins | Mr. ve Mrs. Dursley, öykümüzün başladığı o kasvetli, kurşuni salı sabahı uyandıklarında |
sky | gök |
in the sky | gökte |
cloud | bulut |
cloudy | bulutlu |
in the cloudy sky | bulutlu gökte |
nothing | hiçbir şey |
there was nothing | hiçbir şey yoktu |
there was nothing in the cloudy sky | hiçbir şey yoktu bulutlu gökte |
strange /odd /weird (g) | garip |
news | haber |
reporter / herald | haberci |
there was nothing that could be a herald of the strange, mysterious things | garip, gizemli şeylerin habercisi olabilecek hiçbir şey yoktu |
there was nothing in the cloudy sky that could be a herald of the strange, mysterious things. | garip, gizemli şeylerin habercisi olabilecek hiçbir şey yoktu bulutlu gökte. |
soon | yakında |
country / land | ülke |
all /the whole /every | bütün |
the whole country | bütün ülke |
wrap /encircle /envelope | sarmak |
that will envelope the entire country | bütün ülkeyi saracak |
the strange, mysterious things, which soon will envelope the entire country | yakında bütün ülkeyi saracak garip, gizemli şeyler |
there was nothing in the cloudy sky that could be a herald of the strange, mysterious things, which would soon envelope the entire country | yakında bütün ülkeyi saracak garip, gizemli şeylerin habercisi olabilecek hiçbir şey yoktu bulutlu gökte |
When Mr. and Mrs. Dursley woke up on that somber, darkgrey Tuesday morning, where our story begins, there was nothing in the cloudy sky that could be a herald of the strange, mysterious things, which would soon envelope the entire country. | Mr. ve Mrs. Dursley, öykümüzün başladığı o kasvetli, kurşuni salı sabahı uyandıklarında, yakında bütün ülkeyi saracak garip, gizemli şeylerin habercisi olabilecek hiçbir şey yoktu bulutlu gökte. |
sixteenth | on altıncı |
You have reached the sixteenth level: There are two hundred words becoming familiar to you | On altıncı seviyeye ulaştın: Sana tanıdık gelen iki yüz tane kelime var. |