when /whenever | ne zaman |
when /whenever he x'es | ne zaman X- sa - se |
whenever he fancies | ne zaman sansa |
to discover | keşfetmek |
discovery (verbal noun) | keşfetme |
it was the discovery that | keşfetmesiydi |
it was the discovery that whenever he fancied, that... that it had been ... | ne zaman -diğini sansa, -miş olduğunu keşfetmesiydi. |
to determine /fix /assign /establish /localize | saptamak |
weakness | zaaf |
to establish a weakness | bir zaaf saptamak |
He saw that someone had thought of it | birinin bunu düşündüğünü gördü |
before him | ondan önce |
He saw that someone had thought of it before him | birinin bunu ondan önce düşündüğünü gördü |
whenever he fancied to have determined a weakness, he saw that someone had thought of it before him | ne zaman bir zaaf saptadığını sansa, birinin bunu ondan önce düşündüğünü gördü |
sight /vision /seing | görme |
It was seing that whenever he fancied to have determined a weakness, someone had thought of it before him. | Ne zaman bir zaaf saptadığını sansa, birinin bunu ondan önce düşündüğünü görmesiydi. |
to assume /suppose /presume /imagine | farz etmek |
to be supposed to | farz edilmek |
the supposed weakness | farz edilen zaaf |
to be cut out /eliminated | kesilip çıkarılmak |
the discovery that the supposed weakness had been cut out | farz edilen zaafın kesilip çıkarılmış olduğunu keşfetmesi |
decisiveness /exactitude /certainty | katiyet |
decidedly | katiyetle |
the discovery that the supposed weakness had decidedly been cut out | farz edilen zaafın katiyetle kesilip çıkarılmış olduğunu keşfetmesi |
wonder /amazement | hayret |
to astonish /surprise /amaze /puzzle /stagger / take s o. unawares | hayrete düşürmek |
with an exactitude that amazed him | onu hayrete düşüren bir katiyetle |
It was seeing that whenever he fancied to have determined a weakness, someone had thought of it before him, the discovery that the supposed weakness had been cut out with an exactitude that amazed him. | Ne zaman bir zaaf saptadığını sansa, birinin bunu ondan önce düşündüğünü görmesi, farz edilen zaafın onu hayrete düşüren bir katiyetle kesilip çıkarılmış olduğunu keşfetmesiydi. |
service | hizmet |
to be in the service | hizmetinde olmak |
the people in whose service he was | hizmetinde olduğu kişiler |
in the people he now (from now on) served | artık hizmetinde olduğu kişilerde |
It was seeing that whenever he fancied to have determined a weakness in the people he now (a) served, someone had thought of it before him, the discovery that the supposed weakness had been cut out with an exactitude that amazed him. | Artık hizmetinde olduğu kişilerde ne zaman bir zaaf saptadığını sansa, birinin bunu ondan önce düşündüğünü görmesi, farz edilen zaafın onu hayrete düşüren bir katiyetle kesilip çıkarılmış olduğunu keşfetmesiydi. |