the servant girl | hizmetçi kız |
to straighten up (oneself) | doğrulmak |
When the servant girl straightened up from her bow | Hizmetçi kız reveransından doğrulduğunda |
to meet | karşılaşmak |
The man's eyes met the eyes | adamın gözleri gözlerle karşılaştı |
the eyes that were above that smile | o gülümsemenin üzerindeki gözler |
sweet | tatlı |
that sweet smile | o tatlı gülümseme |
The man's eyes met the eyes that were above that sweet smile | adamın gözleri o tatlı gülümsemenin üzerindeki gözlerle karşılaştı |
When the servant girl straightened up from her bow, the man's eyes met the eyes that were above that sweet smile. | Hizmetçi kız reveransından doğrulduğunda, adamın gözleri o tatlı gülümsemenin üzerindeki gözlerle karşılaştı. |