very nice | çok güzel |
that / so /word to connect direct speech to the main sentence when the main sentence uses any verb other than demek | diye |
"Very nice!" shouted Little Craw. | 'Çok güzel!' diye bağırdı Kargacık. |
here (ablative) | burada |
But stop here! | Ama burada dur! |
to make an effort /try hard | uğraşmak |
Awesome. You succeeded to learn one hundred and seventy words. | Yıkılıyor. Yüz yetmiş tane kelime öğrenmeyi başardın. |
if you try hard | uğraşırsan |
a bit more | biraz daha |
if you try a bit harder | biraz daha uğraşırsan |
it will rain | yağacak |
head | baş |
our head | başımız |
it will rain on our head | başımıza yağacak |
wash / laundry | çamaşır |
(cloth) pin | mandal |
cloth pin | çamaşır mandalı |
If you will try a bit harder it will rain washing pins on our heads. | Biraz daha uğraşırsan, başımıza çamaşır mandalı yağacak. |
I wished | keşke |
bread | ekmek |
bread crumb | ekmek içi |
Awesome. You succeeded to learn one hundred and seksen words. | Yıkılıyor. Yüz seksen tane kelime öğrenmeyi başardın. |
dry | kuru |
grape | üzüm |
raisin | kuru üzüm |
or (only one of the two is possible) | ya da |
I wished you would make it rain bread crumbs or raisins. | Keşke ekmek içi ya da kuru üzüm yağdırsan. |