to love /like | sevmek |
Digory (had) liked | Digory sevmişti |
Digory (had) liked the cave a lot. | Digory mağarayı çok sevmişti. |
to allow | izin vermek |
Polly didn't allow. | Polly izin vermemişti. |
to see | görmek |
to see the story | hikâyeyi görmek |
him to see the story /his seeing the story | hikâyeyi görmesi |
Polly didn't allow him to see the story. | Polly onun hikâyeyi görmesine izin vermemişti. |
work | iş |
research work | araştırma işi |
to be interested in | (ile) ilgilenmek |
to be interested in ressearch work | araştırma işiyle ilgilenmek |
more | daha fazla |
but he was more interested in the ressearch work. | fakat daha fazla araştırma işiyle ilgileniyordu. |
Digory (had) liked the cave a lot (Polly didn't allow him to see the story) but he was more interested in the ressearch work. | Digory mağarayı çok sevmişti (Polly hikâyeyi görmesine izin vermemişti) fakat araştırma işiyle çok fazla ilgileniyordu. |