calmness /tranquility /composure | sakinlik |
Tam's calmness | Tam'ın sakinliği |
Tam's calmness reminded Rand. | Tam'ın sakinliği Rand'a hatırlattı. |
task | görev |
Tam's calmness reminded Rand off his task. | Tam'ın sakinliği Rand'a görevini hatırlattı. |
guiltily | suçlu suçlu |
and he looked guiltily on the road. | ve suçlu suçlu yola baktı. |
to observe /to spy | gözlemek |
He began to observe. | gözlemeye başladı. |
side(t) | taraf |
his side (lit. the side that fell on him) | kendine düşen taraf |
He guiltily began to observe his side of the way. | Suçlu suçlu yolun kendine düşen tarafını gözlemeye başladı. |
Tam's calmness reminded Rand off his task and he guiltily began to observe his side of the way. | Tam'ın sakinliği Rand'a görevini hatırlattı ve suçlu suçlu yolun kendine düşen tarafını gözlemeye başladı. |