wide /broad /breit | geniş |
chest (body) /Brust (e. g. des Mannes) | göğüs |
his chest | göğsü |
with his broad chest | geniş göğsüyle |
face /visage (y) | yüz |
with his face | yüzüyle |
With his broad chest and face | geniş göğsü ve yüzüyle |
that morning | o sabah |
monument | anıt |
reality | gerçeklik |
a monument of reality | bir gerçeklik anıtı |
That morning he was like a monument of reality. | O sabah bir gerçeklik anıtı gibiydi. |
With his broad chest and face he was that morning like a monument of reality. | Geniş göğsü ve yüzüyle o sabah bir gerçeklik anıtı gibiydi. |
dream | düş |
in the middle of | ortasında |
in the middle of a dream | düşün ortasında |
rock | kaya |
Like the rock in the middle of a dream. | Bir düşün ortasındaki kaya gibi. |