| to love /like | sevmek |
| to fly | uçmak |
| to love flying | uçmayı sevmek |
| because(i) she loved a lot to fly | uçmayı çok sevdiği için |
| with him | onunla |
| My mother went with him | Annem onunla gitti |
| My mother also went with him, because she liked flying a lot. | Uçmayı çok sevdiği için, annem de onunla gitti. |
| to arrive (v) | varmak |
| that they arrive (dat) /to their arrival | varmalarına |
| to there (dat) | oraya |
| little | az |
| very little (ç.) | çok az |
| to remain /stay | kalmak |
| there was very little left | çok az kalmıştı |
| There was very little left, before they would arrive there. | Oraya varmalarına çok az kalmıştı. |
| Unbelievable. You have learned already hundred and twenty words. | İnanılmaz. Şimdiden yüz yirmi tane kelime öğrendin. |