to like (+ablative) (h) | hoşlanmak |
he didn't like (h) | hoşlanmıyordu |
to think | düşünmek |
he didn't like (h) to think | düşünmekten hoşlanmıyordu |
Where it could be | nerede olabileceği |
to think of where it could be | nerede olabileceğini düşünmek |
He didn't like to think of where it could be. | nerede olabileceğini düşünmekten hoşlanmıyordu. |
enough | yeterli |
it was enough | yeterliydi |
to call (to come/e. g. an ambulance) /to summon | çağırmak |
Bravo! You know now hundred and forty Turkish words. | Aferin! Artık yüz kırk tane Türkçe kelime biliyorsun. |
to be called /summoned | çağrılmak |
To be summoned was enough. | Çağrılmış olması yeterliydi. |
He didn't like (h) to think about this either | Bunu düşünmekten de hoşlanmıyordu |
a call | çağrı |
to receive /take /buy | almak |
such | böyle |
such a call | böyle bir çağrı |
when he received | alınca |
when he received such a call | böyle bir çağrı alınca |
he /she /it | o |
even | bile |
even he | o bile |
to come | gelmek |
he would come | gelirdi |
even he would come | o bile gelirdi |
but when he received such a call even he would come | ama böyle bir çağrı alınca, o bile gelirdi. |
He did not like to think about this either, but when he received such a call, even he would come. | Bunu düşünmekten de hoşlanmıyordu, ama böyle bir çağrı alınca, o bile gelirdi. |