| As long as it was not looked at too closely.... | Çok yakından bakılmadığı sürece... |
| example | örnek |
| for example | örneğin |
| cold | soğuk |
| it was cold | soğuktu |
| The fireplaces for instance were cold. | Örneğin, şömineler soğuktu. |
| flame | alev |
| to dance | dans etmek |
| the flames were dancing | alevler dans ediyordu |
| log /stump /block | kütük |
| ninety | doksan |
| Bravo! You know now ninety Turkish words. | Aferin! Artık doksan Türkçe kelime biliyorsun. |
| on top of / on | üzerinde |
| on top of the logs | kütüklerin üzerinde |
| Flames were dancing on the logs. | Kütüklerin üzerinde alevler dans ediyordu. |
| but | ama |
| no /any /whatsoever | hiç |
| warmth /heat /temperature | sıcaklık |
| to give | vermek |
| it didn't give | vermiyordu |
| it didn't give any warmth. | Hiç sıcaklık vermiyordu. |
| The flames didn't give any warmth. | Alevler hiç sıcaklık vermiyordu. |
| Flames were dancing on the logs but they didn't give any warmth. | Kütüklerin üzerinde alevler dans ediyor ama hiç sıcaklık vermiyordu. |
| thick | kalın |
| leg | bacak |
| human /man | insan |
| human leg | insan bacağı |
| up to / as much as /until | kadar |
| as thick as a human leg | insan bacağı kadar kalın |
| On logs as thick as a human leg | İnsan bacağı kadar kalın kütüklerin üzerinde |
| Flames were dancing on logs thick as a human leg, but they didn't give any warmth. | İnsan bacağı kadar kalın kütüklerin üzerinde alevler dans ediyor ama hiç sıcaklık vermiyordu. |