to place /position here: to put on e. g. smile) | yerleştirmek |
smile | gülümseme |
gentle /polite /sweet | nazik |
a sweet smile | nazik bir gülümseme |
my sweetest smile | en nazik gülümsemem |
I put on my sweetest smile. | en nazik gülümsememi yerleştirdim |
face | yüz |
on my face (direction > dative) | yüzüme |
I placed my sweetest smile on my face. | Yüzüme en nazik gülümsememi yerleştirdim. |
I looked at the customs officer and... | gümrük memuruna bakıp... |
I looked at the customs officer and placed my sweetest smile on my face. | gümrük memuruna bakıp yüzüme en nazik gülümsememi yerleştirdim |
huge / giant here: wide | kocaman |
wide opened eyes | kocaman açılmış gözler |
with my wide opened eyes | kocaman açılmış gözlerimle |
With my wide opened eyes I looked at the customs officer and placed my sweetest smile on my face. | Kocaman açılmış gözlerimle gümrük memuruna bakıp yüzüme en nazik gülümsememi yerleştirdim. |
please | Lütfen |
time | zaman |
our time | zamanımız |
We have time. | Zamanımız var. |
We don't have time. | Zamanımız yok. |
much /excess | fazla |
We don't have much time. | Fazla zamanımız yok. |
Please... we don't have much time. | Lütfen... fazla zamanımız yok. |
already / anyway /in first place | zaten |
to be late | gecikmek |
The airplane was already late. | Uçak zaten gecikti. |
to wait long /to wait a lot | çok beklemek |
luggage | bagaj |
to carry | taşımak |
luggage conveyor belt | bagaj taşıma bandın |
we waited a long time | çok bekledik |
we also waited a long time at the luggage conveyor belt. | bagaj taşıma bandında da çok bekledik |
Please... we don't have much time, the airplane was already late, and we waited a long time at the luggage conveyor belt. | Lütfen... fazla zamanımız yok, uçak zaten gecikti, bagaj taşıma bandında da çok bekledik. |